Dilde, işte, fikirde birlik diyerek çıktığı birlik yolunda, Kırımlı İsmail Bey pek çok ihanete uğradı, parasız kaldı ama yine de idealinden vazgeçmedi.
İsmail Gaspıralı, kendi imkanları ile açtığı matbaada, Türk dünyasının ortak sesi olan Çevirmen gazetesini çıkardı. Birliğin yolunun eğitim olduğunu farkında olup Usul-u Cedid ismini verdiği ve Türkçeyi kırk günde öğreten bir sistem kurdu. Bu mektepler o kadar zaferli oldu ki mekteplerin sayısı Müslüman dünyasında beş bini geçti. Rus kültürünün baskısı altında Türklüklerini unutan soydaşlarına yol gösteren konferanslar düzenledi. Hatta 28 Ağustos 1905 senesinde I. TAM RUSYA MÜSLÜMANLARI KURULTAYI başkanı idi. Yani yalnızca soy ile değildi mesele. İsmail Bey, kendini aşan o kadar önemli işler yapmıştır ki II. Meşrutiyet ilanından sonra İstanbul’a gelme fırsatı bulup Jön Türkler ile temasa geçmiştir. Üstelik, çocukluğunda en büyük hayali şerefli bir Osmanlı subayı olmaktı ama dünyadaki tüm Müslüman Türkleri etkileyen fikir babası haline geldi. Biz şimdi, bu çok güzergahlı fikir adamını tanıtacağız bu yazıda. Evvel hayatını anlatacağız, daha sonra hayatıyla paralel olarak tüm dünyasını ama öncelikle Türk dünyasını etkileyen fikirlerini sunacağız.
Gaspıralı İsmail Bey’in Hayatı
21 Mart 1851 doğumludur. Doğum yeri, Kırım’da bulunan Avcıköy adındaki bir yerleşim yeridir. İsmail Bey’in, Gaspıralı lakabı babasından gelir, babası Kırım’ın şirin bir sahil kasabasındaki Gaspıra köyünden Mustafa Alioğlu adındaki teğmendir. Çarlık ordusundaki görevinden emekli olarak ayrılan Mustafa Alioğlu, köklü bir aileden gelen Fatma Sultan ile evlidir.
İsmail Bey doğduğunda Çarlık Rusya yönetiminde I.Nikolay vardı. Bu yarıyılda yüksek öğretim müesseselerinin sayısında süratli bir çoğalış olmuştur. Ayrıca bu sene, Yurt Senelikleri başta olmak üzere bilimsel yayınlar çıkmış ama en önemlisi Rus cemiyetinin acılarını ve hazlarını dünyaya tanıtan yazar kuşağının yani Puşkin, Lermontov, Turgenyev, Gogol, Dostoyevski’nin doğdukları yıldır. İsmail Bey, bu yazarlardan Turgenyev’in de asistanlığı yapacaktır.
İsmail Bey, evvel Müslüman bir yerel mektebe giderek eğitim hayatına başladı. Daha sonra Akmescid Erkek Gimnazyumu’nda eğitim hayatına devam etti. İş seçimini askeriyeden yana kullandı. Evvel Voronej bölgesindeki askeri mektebe gitti, eğitimini daha iyi hale getirmek için Moskova Harp Mektebi’na gitti.
Gaspıralı’nın Moskova’ya gitmesi onu fikir hayatının şekillenmesinde önemlidir. Rus fikir hayatını yakından tanıma imkânı olurken aynı zamanda Rus aydınlarıyla da fikir alışverişi yapacak etrafı tuttu. 19.yy döneminde Rus İmparatorluğu kendi içinde önemli dört gelişme yaşamaktaydı: Cemiyetsel hareketlilik, canlı bir aydın hareketliliği ve bunun neticesinde aydın münazaraları, son olarak da bu aydın hareketinin siyasal bir teşkilat olarak ortaya çıkması. İşte tüm bu hareketlilik içinde Gaspıralı İsmail Bey, bu fikir hareketinde minik de olsa rol aldı. Ama mektebinde ve elbette ülke genelinde karar süren Panslavist hareket onda bütün tersi etki yaptı. O da bu hareketin bütün ekseni olan bir düşünceye kapıldı: Tüm Rusya’da bulunan Türkleri uyandırma, hatta belki örgütleme ! Gerçeğinde bu fikre kapılarak yaptığı bir hareket de Çarlık Rusyası’ndaki öğrencilik hayatını da bitirdi.
Gaspıralı Osmanlı Devletine Takviyeye Gidiyor!
Girit Yarımadası, Panslavist politikanın neticesinde Osmanlı’ya isyan eden Rusların isyanı ile yakıp devriliyordu. Gaspıralı İsmail Bey ve dostu Litvanya Tatarı Mustafa Mirza Davidoviç Osmanlı Devleti’ne destek için Girit’e gitmeye çalıştılar. Ama bu istekleri bir girişimden öteye gidemedi ve Gaspıralı’nın da mektepten atılmasına neden oldu. Bu olay neticesinde 1868 senesinde Bahçesaray’a yani memleketine dönen Gaspıralı, Zincirli Medresesinde Rusça öğretmenliği yapmaya başladı. O zamanlar İsmail Bey, 17 yaşındaydı. Bu yaşına karşın kendisini Rus fikir hayatını anlamaya yöneltti ve bu istikamette okumalar yaptı. 21 yaşında, yani 1872 senesinde memleketi Kırım’dan ayrıldı. Paris’e giden İsmail Bey, Paris’e giderken İstanbul’u, Viyana’yı, Münih’i ve Stuttgart’ı durak olarak kullandı. Paris’te meşhur Rus aydını ve romancısı Turgenyev’e asistanlık yaptı. Bunun yanında çeşitli işlerde çalışarak hayatını kazandı. 23 yaşında Osmanlı zabiti olma tutkusunu daha fazla dizginleyemedi ve İstanbul’a gitti. Bir sene burada yaşadı ama zabit olmak için orduya müracaatı negatif sonuçlanınca yeniden memleketi Kırım’a döndü.
27 Yaşında Doğduğu Yere Belediye Başkanı, Çevirmen Gazetesinin Sahibi: Gaspıralı İsmail Bey
1878 senesinde 27 yaşında Bahçesaray Belediye Başkanı Takviyecisi, 1879 senesinde Bahçesaray Belediye Başkanı idi. 33 yaşına kadar da bu göreve devam etti. 1884 senesine kadar Bahçesaray Belediye Başkanı iken diğer Kırımlılardan değişik fikirlere kapıldı. Onu bu yazıya mevzu eden faaliyetlerini de otuzlu yaşlarında hayata geçirmeye başladı.
Gaspıralı’nın ilk emeli, başka bir milletin boyunduruğu altında yaşayan soydaşlarının seslerini duyurmaktı. Bunun da en etkili yolunu kullandı: Gazeteler. 1881 senesinde, Mustafa Kemal Atatürk Selanik’te gözlerini dünyaya açtığı sıralarda, RUS MÜSLÜMANLIĞI ismi altında eskilerin deyimi ile risale, şimdilerin gazetecilik deyimi ile yaz dizisi yayımlamaya başladı. Rusça yazmak zorundaydı. Ama, soydaşlarının hakkını korunurken Türkçe yazması gerektiğini hissediyordu, Rusça değil. Bunun için Rus yetkililerine kerelerce müracaat etti ama netice galibiyetsizdi. En sonunda kendisi, Tiflis ve civarında gazete sayılmayacak kadar ufak sayfalar basıyordu. Aynı zamanda da kendisine üyeler aramakta ve bulmakta idi. Bu arada da hala yetkililere Türkçe Tatarca bir dergi/ gazete çıkarma isteğini dile getiriyordu. Mücadeleleri sonunda meyve verdi. 1883 senesinde hem Türkçe hem de Rusça gazete çıkarmayı muvaffak oldu. 22 Nisan 1883 senesinde ismini ÇEVİRMEN verdiği Tatarca Türkçe ve Rusça dillerindeki gazetesinin ilk baskısını ellerinde yakaladı. 1903 senesinde haftada iki gün çıkmaya başladı. Gazeteyi basmak için kendi matbaasını kuran ve maddi kasvetler suratından işçi olarak aile bireylerinin çalıştığı bir gazete için haftada iki gün çıkmak büyük bir galibiyetti. Okunuyor, biliniyor ve ilgi çekiyordu. Daha sonra 1912 senesinde ÇEVİRMEN gazetesi günlük olarak çıkmaya başladı. Bu gazetenin ehemmiyetini şöyle kavramak gerekli: Çevirmen gazetesi Kırım Tatarlarının ilk Türkçe yayımlanan gazetesi idi. Rusya genelinde ise Türkçe yazılan üçüncü gazeteydi.
İsmail Bey, Rusça ile Türkçenin alfabelerinin değişik olmasından dolayı kendi matbaasını kurmuştu. Arap alfabesi, o zamanlar Osmanlı’nın ve pek çok Türk devletinin kullandığı ortak alfabeydi ve bu matbaa da Arap alfabesini basıyordu. Ama İsmail Bey, bu matbaayı yalnızca gazetesi için kurmadı. O, bir eğitim devrimi yapmak istiyordu. Yaptı da. Bu reform o kadar önemliydi ki kendisinden sonra ile eğitim sisteminin yetiştirdiği cedidci adındaki grup tarihe isimlerini geçirecek işler yaptı.
Ana Dilde Eğitim Her Şeydir!
Fikirleri kısmında değerlendireceğiz zati ama burada da küçük bir giriş yapmakta fayda var. Gaspıralı, ana dille eğitime çok ehemmiyet veriyordu. Hatta ana dille eğitim olmadan hiçbir şeyin başarılamayacağından bahsediyordu. Bu bakımdan kendisi 1884 senesinde, Bahçesaray’da o zamanlardaki ismiyle Kaytaz Ağa mahallesinde bir ilkokul açtı. Emeli, soydaşlarına ana dillerini öğretmek idi. Ama Rus hükümeti bu mektebe tabii ki maddi destek vermeyecekti. Gaspıralı İsmail Bey, her şeyi cebinden karşıladı: hoca yetiştirilmesi, hoca ücretleri, kitaplar, bina giderleri… Öncelikle vaziyeti kuşku ile karşılayan Bahçesaray milletine kendisini ispatlaması gerekiyordu. Ve yaptı da. Kırk günde Türkçe öğretebileceği iddiasındaydı ve bunu da gerçekleştirdi. Hatta, öğrencisini ulus önünde imtihan yaptı.
İsmail Bey’in kırk günde okuma – yazma öğrettiği eğitim yöntemi ve Usul-ü Cedid Okullari tek başına bir yazı ve hatta kitap mevzusudur. Ümit Polat ve Hakan Kırımlı, akademik çalışmalarının bir kısmını bu yöntem ve Gaspıralı üzerine yaptıkları için, meraklıları en azından temel bilgileri bu değerli analistlerin yapıtlardan okuyabilir. Biz, bu yazıda genel hatlardan bahsedeceğiz.
İsmail Bey’in başlangıçta yalnızca on iki öğrencisi vardı ama öğretim yöntemiyle kırk günde tüm öğrencilerine Türkçe öğretebilmiş bu on iki öğrencinin hocai Bekir Efendidir ve Bekir Efendi İsmail Bey’in çok yakın bir dostudur ve bu öğrencilerin imtihanlarını da Bahçesaray alanında, ulusun gözü önünde yapmıştır. Bu hareketi ile yalnızca Bahçesaray ulusunun şüphesini yok etmemiş, aynı zamanda Rusya genelindeki tüm Türklerin dikkatini çekmiştir. Bu kitle içinde esnaflar, mollalar ve en önemlisi Yusuf Akçura’nın da soyunun dayandığı Akçura, Hüseyinovlar, Apanaylar gibi zengin tüccar Müslümanlar da bulunmaktaydı. Bu tüccarların katkısından evvel daha doğrusu, bu tüccarlara mektebin ve yöntemin zaferi dinlemeden önceki süreçte Gaspıralı’nın tek propaganda vasıtayı Çevirmen gazetesi idi. Üstelik ona karşı çıkan ve onu Ruslaştırma sürecinin bir parçası olmakla suçlayan muhalif bir kesim de vardı.
Gaspıralı, kendi bulduğu eğitim yöntemine “Usul-ü Savtiye” ismini vermiştir. Vahşice bu yöntemde öğretilmek istenen dile ait harfler ve harflere denk gelen sesler öğretiliyordu. Daha sonra, bütüncül bir yaklaşımla, kelimeler okunuş ve yazılışla öğretilir. Hakan Kırımlı’nın Kırım Tatarlarında Milli Kimlik isimli kitabında bu mevzuyla ilgili daha detaylı bilgiler bulabilirsiniz.
Usul-ü Cedid Mektebi, Cedidciler ve Kadimciler
İsmail Bey, eğitimi insanın kuvvetini ve servetini çoğaldıran temel unsur olarak görür. Bu bakımdan eğitimci kimliği, diğer tüm kimliklerinin üstündedir. Açtığı Usul-ü Cedid mektepleri de bu inançla artmıştır.
On iki öğrenci ile başladıkları eğitim serüvenine kırk öğrenci ile devam eden Gaspıralı, kendilerine Kadimci sınan grupla münazaralara da bu evrede başladılar. İsmail Bey, bu grubun hücumlarından kurtulmak ve en önemlisi haksız eleştirilerden sıyrılmak için yöntemini bir de yetişkin eğitimi üzerinde denedi. Yirmi kişilik bir işçi grubunu akşam mektebinde kendi geliştirdiği eğitim modeliyle bizzat kendisi eğitmiştir. İşçiler, kırk beş günlük bir eğitim süresinin sonunda yine ulusa sarih bir imtihanla okuma – yazma öğrendiklerini ispatlamıştır. Bu ikinci ulusa sarih imtihan sonrasında İsmail Bey’in şanının hudutları Kırım’ı aşmıştır. Pek çok hoca, Gaspıralı’nın yanına gelmiş, ondan eğitim almış ve Rusya’nın dört bir yanına ufalayıp Tatarca yani Türkçe öğretmişlerdir. Bir yandan da bu eğitim yöntemi, Çevirmen gazetesinde bizzat Gaspıralı tarafından tanıtılmaktadır.
Tüm bu gayretler neticesinde 1895 senesinde Usul-u Cedid mekteplerinin sayısı ülke genelinde suratı aştı. İdil Tatarları, Kafkas Müslüman ulusları ve yukarıyada ismi geçen zengin Müslüman tüccarlar sayesinde 1905 senesinde ülke genelindeki mektep sayısı beş bin civarına kadar dayanmıştı.
İsmail Bey, kızların eğitiminde çok hassastır. Bu eğitim sisteminde de kadınlarımıza ayrıca yer vermiştir. İsmail Bey, Rusya’da ilk mektebini 1884 senesinde kızların eğitimi için açmış ve onlarla ilgilenmesi için mektebin yönetimine de kız kardeşi Pembe hanımı getirmiştir. 1906 senesinde Kırım’da on üç kız mektebi bulunmaktayken, Usul-ü Cedid mekteplerinin neredeyse yarısı ise yalnızca kızların eğitimine odaklanmaktaydı. Gaspıralı, bir kadının neler yapabileceğini farkında idi ve fikirlerini geleceğin annelerine de aşılıyordu.
Mekteplerin Rusya’ya yayılma süreci, bu mektebe muhalif olan belli bir grubu da ortaya çıkardı: Kadimciler. Kadimciler, Gaspıralı’nın eğitim metodunu Ruslaştırma politikasının vasıtayı olarak görmekteydi. Gaspıralı, bu gidişatın eksenini ispat etmek için çok çaba etse de Kadimciler, kendisine karşı olan bir grup olarak kaldı tarih sahnesinde.
1905 İhtilali ve Gaspıralı ile Rusya Müslümanlarının Vaziyeti
Yukarıyada bahsedildiği gibi Çarlık Rusya’nın aydın çevresi bir süredir deyim yerindeyse kaynamaktaydı. Demokratik ve kapitalist Avrupa’nın sanayi saldırılari ama Rusya’nın hala serflik sınan bir nevi kölelik sistemini devam etmesi Çarlık Rusya’nın yönetim şekline olan kinin çoğalmasına neden olmaktaydı. Bu kin, bir siyasi teşkilata dönüştü. Köylüler Sosyal Revolüsyoner’i , orta sınıf Kadet’i kurdu. Ama Türklerin böyle teşkilatlari bulunmuyordu. En azından Ruslarınki gibi bir teşkilatlanma düzeylerine yeltenmemişlerdi. 1905 İhtilalinden sonra, Çar II. Nikola’nın Duma ismi verilen bir temsilciler meclisini kuracağını açıkladığında ciddi bir keşmekeş ortaya çıktı.
Bu keşmekeş civarında Müslüman aydınlar CEDİDCİ ismini verdikleri teşkilatlar grup kendi soydaşlarını ve dindaşlarını savunmaya başladılar. Ali Merdan Topçubaşı, Yusuf Akçura ve Gaspıralı İsmail Bey de bu kumpasta yer aldılar. 1905 ihtilali sırasında Gaspıralı 54 yaşındaydı. 54 yaşında da 15 Ağustos 1905 yılındaki Rusya Müslümanları buluşmasında başkan seçildi. Tabii Rusya, böyle bir teşkilatlanmaya izin vermemişti ama yine de bu teşkilatlanma bir gezi ismi altında gerçekleşti. O buluşmada Rusya Müslümanlarının şubelere ayrılmasına ve faaliyete geçmesine karar verildi.
Gaspıralı’nın tüm Rus Müslümanlara olan faaliyetlerinin yanında bir de Kırım için, yani kendi ülkesi için de çalışmaları vardı. Hatta 3 Aralık 1905 tarihinde yapılan Kırım Müslümanları kongresinde de başkanlık görevini yürüttü.
İhtilalden Bir Sene Sonraki Vaziyet
Gaspıralı’nın Duma’nın kurulmasıyla pozitif bir hava oluşacağı fikrinde olduğunu Hakan Kırımlı başta olmak üzere pek çok Türkolog ve tarihçi kabul etmektedir. İlk Rusya Müslümanları buluşmasının izinsiz, bir gezi ismi altında gemide yapılması da onun iyimserliğini bozmamıştır. Ama, vaziyet giderek ciddileşecektir.
II. Rusya Müslümanları buluşmasında 23 maddelik bir iş birliği uyuşması imzalanmıştır. Bu ittifaktaki en önemli kararın Duma’ya Müslüman mebusların girdirme isteği olduğu mevzusunda tahlilciler hem fikirdir. Hatta bu arz için Rus hükümetine toplu bir dilekçe gönderilmiştir. Bu vaziyet, Rus hükümetinin işi biraz daha ciddiye almasını sağlamış olacak ki III. Rusya Müslümanları buluşması 16 – 21 Ağustos 1906 tarihinde, ilk buluşmadan yedi ay sonra, Rus hükümetinden izinli bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Bu da, katılımı ciddi oradan çoğaldırılmıştır. Bu buluşma, izinli yani resmi bir nitelik kazandığı için Osmanlı topraklarında da dinlenmiş ve Türk gazeteciler de Rus gazetecilerle birlikte buluşmayı izlemek için hazır bulunmuşlardır.
Yusuf Akçura, Gaspıralı İsmail Bey ve diğer Müslüman aydınların hazır bulundukları buluşmanın en önemli gündem maddeleri eğitim ve dindir. Buna göre, Rus Müslümanları Rusça ve kendi dillerinin yanında birleştirici bir efor olarak görülen Osmanlı Türkçesi de okutulacak. Din mevzusunda da papazlar ile imamların hukuken ve madden aynı derecede olması, ayrıca müftülerin Müslüman ulus tarafından seçilmesi rey birliği ile kabul edilmiştir.
Tüm bu gelişmelerden sonra, hala iki dilli çıkan Çevirmen gazetesi, İsmail Bey tarafından tek dile, Türkçeye indirilmiştir. Eksiden üstü kapalı, imülkü yazılan düşünce yazıları da artık özgürce ve direkt olarak yazılmaya başlanmıştır.
Çevirmen gazetesinin çıkarılmasından beri, eğitimde ve cemiyette kadının yeri olmadığında gelişmenin de olası olmadığını söyleyen İsmail Gaspıralı, bu vaziyeti 1906 senesinde iyileştirmek için medya üzerinden adım attı. Rus Türkleri ve Rus Müslümanları için kızı Şefika Hanım’ın da desteğini alarak ALEM-İ NİSVAN isminde bir dergi yayımlamaya başladı Gaspıralı. Bu dergide de İstanbul Türkçesi ağırlıklı olarak kullanılmıştır. İçerik olarak da kadınlara milli düşünceleri aşılayıcı yazıların yanı gizeme sağlık mevzusunda da önemli ve aydınlatıcı yazılar kaleme alınmıştır. Özellikle gebelik, çocuk bakımı, çocuk hastalıkları, kısırlık temel mevzuları alana getirmektedir.
İsmail Bey, kadınlar kadar çocukların da eğitimine ehemmiyet vermiştir. 1906 senesinde Çevirmen gazetesinin yanında çocuklara özel ALEM-İ SÜBYAN dergisi çıkarmaya başlamıştır. Yine aynı senede, HA HA HA ismini verdiği bir de mizah dergisi çıkararak gençleri hedeflemiştir.
1907 Yılındaki İyimser Hava Yok Olur
Rusya 1907 senesinde artık müzakere dönemini kaybetmiştir. 1917 senesinde hakikatleşecek devrimin bir nevi ayak seslerinin dinlendiği bu zamanlar, Çarlık içindeki milletlerin kimlik bulma çabasını süratlendirmiştir. Gaspıralı, bir eylem adamı olarak, bu çabayı dünya çapına çıkarmıştır. Emelini, dünyadaki tüm Müslümanları toplamak olarak belirlemiş ve bunun için de Kahire’ye doğru yol çıkmıştır. Ama evvel bu fikrini, ÇEVİRMEN üzerinden dünyaya bildirmiştir. Bu esnada 56 yaşındadır.
Bu emelini gerçekleştirmek ümidi ile İstanbul üzerinden Kahire’ye gitmiştir. 1 Kasım 1907 senesinde beş surattan fazla delegenin katılımını sağladığı DÜNYA İSLAM KURULTAYINI düzenlemiştir. Bir sene sonra yeniden gelmiştir Kahire’ye. Mısır’da da EN-MAHZA isimli bir gazete çıkarmak istemiş ama ne yazık ki üç sayıdan sonrasını basamamıştır. Çıkarttığı üç sayıdaki yazılar çok değerlidir. Dünyadaki tüm Müslümanların iş birliği içinde olması, bunun nasıl yapılacağı mevzularını özetle anlatan yazılarını üç sayıdan sonra görememek bir kayıptır.
Gaspıralı, Mısır’daki girişimden yeterli netice alamasa da emelinden vazgeçmemiştir. 1912 senesinde, yani vefatından iki sene evvel Müslüman popülasyonun fazla olduğu Hindistan’ın Bombay kentine giderek Usul-ü Cedid mektebi açmış ve yine kendi yöntemiyle kırk günde Türkçe okuma yazma öğretmiştir buradaki Müslümanlara. Hatta oradaki hocalar, kendi yönteminin eğitimini vermiştir.
Gaspıralı İsmail Bey ve İstanbul İlişkisi
II. Meşrutiyet ilan edilip Osmanlı, meclisi yeniden açtığında İstanbul’da aydınlar için, Rusya’ya nispeten özgür bir civar vardı. Bu özgür civardan İsmail Bey kendisine yer edindi. İsmail Bey, 1908 öncesinde de Jön Türkler ile temas içinde olduğu için, İstanbul’da tanınıyordu. İstanbul aydınları tarafından da fikirlerine saygı dinlenen bir aydındı. Bu saygının nedenlerinden bir tanesi, Hakan Kırımlı’ya göre, İslamcılık, Batıcılık ve Türkçülük akımlarından hepsine, Gaspıralı’nın fikirlerinin bir köşesinden uyması olabilir.
Gaspıralı, İstanbul ile ilişkisini medya üzerinden de sürdürüyordu. Balkanlarda başlayan İstanbul’da da Balkanların işgalinden sonra derneklerle yayılan Milliyetçilik fikri, Gasrpıralı’nın okur kitlesini çoğaldırmış olabilir. Nitekim, bu fikrin bir nevi lafçılığını yapan Türk Derneği ‘nin kurucuları arasında olması da bu fikri destekliyor.
Gaspıralı, 1908 senesinde Türk Derneği’nin kurucuları arasındaydı. Ardından 1911 senesinde Türk Yurdu Derneği Cemiyeti ve onun yayın uzvu olan Türk Yurdu dergisinde onun ismini görmekteyiz.
Bombay’da Bir Türk Mektebi
Gaspıralı, 1912 senesinin Mart ayında Müslüman topluluğunun sık olduğu Hindistan’ın Bombay şehrinde ömrünün son gezisini gerçekleştirmiştir. Bu gezi sırasında, 40 günde Türkçe okuma yazma öğretmiş, bir mektep açmıştır. Hatta hocalari de eğitmiştir ama istediği kalıp sistemini ve mektebini oturtmadan İstanbul’a dönmek zorunda kalmıştır. Bu da onun son uzun mesafe yolculuğu olmuştur.
58 Yıl Vakit Geçirdiği Yurdunda Hayata Gözlerini Yumdu
Gaspıralı, 1914 senesinde, teşhis edilemeyen bir rahatsızlık neticeyi hayata gözlerini yumdu. Ama ondan evvel Rus hükümetinin gözetimine takılmıştır. Sık sık İstanbul’a gidip gelmesi, Müslüman kongrelerinde alınan kararlar ve I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi zati baskıcı olan Rus hükümetinin daha da dominant hale getirmişti. İsmail Bey’i, Osmanlı topraklarındaki Müslümanlar ile Rus Müslümanlarını birleştirmek kabahatinden takibe almışlardı. Hatta can verdiği senede, evini aramış ve bu iddialarına bir dayanak aramışlardır. İsmail Bey bu vaziyeti üst makamlara dilekçe ile bildirse de rahatsızlanıp Alman hastanesine uyumak zorunda kalmıştır.
İsmail Bey, 11 Eylül 1914 senesinde hayata gözlerini yummuştur. Vefatı kendi evinde, Bahçesaray’da olmuştur. Çevirmen gazetesinin idaresi de vasiyetiyle zati iki senedir burayı idare eden Hasan Sabri Ayvazov’a vazgeçmiştir. Ama ne yazık ki 10 Şubat 1918 senesinde Çevirmen gazetesi, Rus iç işlerinin değişmesiyle kapatılmıştır.
Kısaca Gaspıralı Neyi Hedeflemişti?
Kendi laflarinden başlayalım evvel : “Büyük Allahım! Altmış üç buçuk yıl yaşadım. Bu hayatın otuz beş senesini Müslümanların uyanması, terakkisi, tealisi ve tekâmülü kısmetinde sarf ettim. Milletimin selâmet ve saadeti için elimden her ne geldi ise hepsini yaptım. Yarabbi!… Ey büyük Yaradanım! Alana getirmek istediğim birçok şeyler daha vardı… Fakat buna muvaffak olamayacağım… Artık… Artık ne varsa hepsi senin, her şey senin elindedir. Allahım!”
Bu laflar Gaspıralı vefat döşeğindeyken bizzat onun ağzından dökülen sözlerdi. Otuz beş senesini Müslümanları yattıkları derin uykudan uyandırmak için tükettiğini dile getirmişti. Fikir hayatını da bu laflardan daha iyi özetleyemezdik zati.
Gaspıralı, Türk, Rus demeden Tüm Müslüman dünyasının kendi eforunu fark etmesini ve artık bu eforunu kullanıp eziyet çekmemesini istemektedir. Kendi vatanında, Rus hükümetinin gücünün önemli bir kısmının Müslümanlar sayesinde olduğunu duyurmak istemiştir.
Müslüman dünyasının, onlara ve tarihlerine yakışmayacak bir şekilde uykuda olduğunu dile getiren İsmail Bey, bunun nedenini de eğitim olarak görmektedir. Ona göre, Müslümanlara, özellikle kadın ve çocuklara, pozitif bilimlerle harmanlanan bir eğitim sunulmalıydı. Bu olmadan da gelişim olası olmayacaktı. Zati öncelikle eğitim alanına el atmasını ve dünyada Kahire, Bombay gibi Müslüman topluluğunun fazla olduğu yerlere emeli de buydu.
İyi bir eğitimin ortak bir dille olacağını düşünüyordu Gaspıralı. Bu bakımdan da 40 günde Türkçe öğreten bir sistem geliştirmiştir. Gerçeğinde, buradaki Türkçe, Türkiye Türkçesi değil, yine Türkçenin bir kolunu oluşturan Tatarcadır. Ama yine de Türkçe dil ailesinde olduğu için pek çok yerde Türkçe denmektedir. Bu yüzdendir ki dile, işte, fikirde birlik derken, dili hep en başa koymuştur. Dilin, bir topluluğu millet yaptığının farkındadır.
Kadınlara, o yarıyılda, en çok değer veren, hatta onların değerini fark eden ilk ilim adamlarındandı. Kadınlar olmadan bu işi başaramayacağını ve kadının bir nesil yetiştirdiğinin farkındaydı. Cahil kadının, bir topluluğun temelinde dinamitten farksız olduğunun da bilincineydi. Zira kadın bir anneydi. Kadınları da, kendi mücadelesine dahil etmiştir. Hatta Türk dünyasını ilk feministlerindedir dersek çok da mübalağa olmayacaktır.
İsmail Gaspıralı’nın eğitim sisteminden çıkan ve daha sonra kendilerine Cedidciler diyecek olan bir grup Türkiye Cumhuriyeti dahil pek çok Türk cumhuriyeti ve devletinin kurulmasından fikir babası rolündedir. Gaspıralı, fikrin nasıl ebedi olduğunun en hoş örneklerindendir.