Osmanlı’nın Savaş Taktikleri

Öncelikle başlıkta ismi geçen Osmanlı savaş stratejilerinin hangilerini içerdiğini belirtecek olursak, kısaca şu biçimde özetleyebiliriz; Osmanlı yarıyılında savaş esnasında olduğu kadar, savaş evveli ve savaş sonrası da oluşturulan stratejilerin hepsi birden başlığımızın mevzusu olacaktır.

Osmanlı İmparatorluğunun sahip olduğu askeri başarıların ve zaferlerinin sebepleri halen netlikle ortaya konmamış olmakla birlikte, kullanmış oldukları savaş teknikleri kesintisiz olarak gerek sosyal bilimciler, gerekse tarih bilimciler tarafından kesintisiz olarak derinlemesine araştırması yapılmış mevzular arasında yer almışlardır. Osmanlı İmparatorluğu yükseliş çağında neredeyse kesintisiz olarak devam eden bir savaşlar zinciri altındaydı ve neredeyse katıldığı tam savaşlardan da galibiyet ile dönmeyi muvaffak olabilmişti. Hatta Fatih Sultan Mehmet zamanında bazı gidişatlarda rakamı toplamda yirmiyi aşan devletlere karşı aynı anda savaşıldığı dahi olmuştur.

Osmanlı Devleti Bir Savaşa Nasıl Hazırlanırdı?

Osmanlı Devleti bir savaşa katılmadan ya da başka bir ülkeye savaş açmadan evvel öncelikle savaşılacak devlet hakkında toplayabileceği tam bilgileri toplamaya çalışırdı. Bu bilgiler arasında savaşılacak devletin, jeopolitik vaziyetinden, politik gidişatına, ekonomik yapısından, kültürel yapısına tam özellikleri derinlemesini incelenirdi. Ve tam bu araştırmalar diplomatik bir gayret ile kumpas ve titizlik içerisinde gerçekleştirilirdi.

Osmanlı devleti için savaşılacak devletin askeri yapısı öğrenilmesi gereken en ehemmiyetli unsurlardan bir tanesi idi. Savaşılacak devletin askeri eforu takribî olarak aşinadan sonra bu efora karşı hazırlıklar devam ettirilirdi. Osmanlı devleti sırasında ordu ve askerler her zaman savaşa hazır konumda beklemekteydiler. Askerlik bir iş olarak dağıldığı için bu işe üye bireyler kesintisiz olarak savaşa hazır biçimde ve savaş hazırlıkları ile beklerlerdi. Rastgele bir savaş gidişatında en çok zaman alan ve emek isteyen mevzu askerlerin bir araya gelmesi ve savaş yapılacak yere iletilebilmesi idi. Savaş yapılacak yere reelleştirilen bu seyahatin çok büyük bir dikkat ve titizlikle organize edilmesi zorunluydu. Ne kadar askerin nereye götürülüp nerde konumlandırılacağı, varılacak maksada giderken nerelerde ne kadar mola yapılacağı, askerlerin nerede nasıl besleneceği gibi detaylar sancak ve alay beylerince organize edilip kadı ve naiplerine emir olarak sevk edilirdi. Bu bilgilerin hepsi kesin bir biçimde gizem olarak saklanması gereken devlet bilgileri idi. Bu gizemlerin başkaları ile paylaşılması vefat cezalarına kadar varabilirdi.

Savaş esnasında dinlenmeye neredeyse hiç zaman vazgeçilmez ve güçlü hamleler hiç ara verilmeden devam ettirilmeye çalışılırdı. Her zaman sabırlı bir biçimde tam detayların tasarlanmaya çalışılması muhtemel tasarlanmamış bir riskin de ortadan kalkmasını sağlardı.

Gizlilik bakımından bu seferlerin bütün olarak nereye yapılacağı genellikle bir gizem olarak yakalanırdı ancak bazı gidişatlarda hakimiyet ve kumpas açısından bu bilgilerin beylerbeyi ya da sancak beylerine bildirildiği de olurdu.

Osmanlı Devleti Savaş Esnası ve Savaş Evveli Stratejiler ve Hazırlıklar:

Osmanlı devleti askerleri savaşa katılırken genellikle çelik miğfer, hafif zırh, gömlek, ten kaplı tahta kalkan ve özel silahlar ile kuvvetlendirilirlerdi. Osmanlı devletinin savaş stratejilerine genel olarak baktığımızda ana tekniğin yanıltmak ve donakaltmak olduğunu görürüz. Tam bir yükseliş yarıyılı süresince katıldığı neredeyse tam savaşlarda bu usulü kullanan Osmanlı askerleri bu teknik ile büyük galibiyetler elde etmişlerdir.

Bir misal vermek gerekirse Hristiyan askerlerine karşı savaşan Osmanlı askerleri savaş alanından kaçar gibi yapar ve bu biçimde zırhlı Hristiyan askerlerinin atlıları ile sahaya çıkmalarını sağlarlardı. Böylece hem Hristiyan askerlerinin atlarının yorulmasını sağlar hem de yeniçeri sipleri önüne çakılı sivri üçlü manilere doğru sürüklemeyi muvaffak olurlardı. Bunu yaparken aynı zamanda da yan taraftan hücumlarını sürdürür ve biçimde Hristiyan askerlerin basitçe teslim olmasını sağlarlardı.

Aynı zamanda Osmanlı devletinin başka bir deyişle yeniçerilerin sahip eforunu da unutmamak gerekir. Ordunun askeri eforu kullandığı stratejilerin yanı gizeme sahip eforuna da dayanıyordu.

1. Selim’e kadar konumlanma taktiğinde ise sultan ile sancakları yüksekçe bir toprak yığıntısından oluşturulmuş bir tepecik üstünde yer alırken bunu takip eden sırada sahip olunan toplar ve havan topları ile yeniçeriler gelmekteydi. Askeri eğitim açısından en az eğitimli taraf olan Anadolu Askerleri sağ tarafta, balkanlardan gelen askerler ise sol tarafta konuşlandırılmışlardı. Ve savaş bu biçimde devam ettirilirdi, 1. Selim’den sonra ortada bulunan silahlı yeniçeriler ön tarafa alınmıştır.

Osmanlı devletinin aldatma siyaseti ile kazandığı başka bir galibiyetinden daha bahsetmek gerekirse Fatih Sultan Mehmet zamanında Akkoyunlular’a karşı yapılan Otlukbeli savaşı hazırlıkları son hız sürerken bile bu savaşın aslen kime karşı yapılacağı padişahtan başka neredeyse hiç kimse tarafından  bilinmemekteydi. Sevk Edilen ve ulus arasında dağılan bilgiler her zaman saldırılacak devletin aldatılması üzerine kurulmaktaydı.

Osmanlı devleti askerlerinin o zamanın Avrupa askerlerinden öbür bir farkı da Avrupa askerlerinden değişik olarak günlük neredeyse 25 kilometre yürüyor olmaları idi. Avrupa askerleri ise buna karşı en fazla 10 kilometre yürümekteydiler. Bu biçimde çok kısa bir müddet içerisinde niyetine erişen Osmanlı askerleri bu özelliği ile de çokça savaşılan devletin hazırlıksız tutularak yenilmesini muvaffak olmuştur.

Hilal Stratejiyi

Osmanlı devletini uyguladığı en ünlü stratejilerden bir tanesi olarak bildiğimiz Hilal stratejisinden bahsedecek olursak öncelikle bu stratejinin psikolojik bir baskı olduğunu söylememiz gerekir.

Savaş alanında dört kısma bölen Osmanlı ordusu, daha güçlü olan temkin eforlarını arkalarda gizleyerek düşman ordusunu yanıltma siyaseti izlerdi. Osmanlı ordusunu gören düşman ordusu yalnızca tedbirin olmadığı daha cılız safları görüp oralara saldırırken, daha güçlü olan temkin eforları tarafından basitçe abluka etilip tesirsiz hale getiriliyordu.

Osmanlı devletinde askerlik daha evvel de bahsettiğimiz gibi bir gereklilik değil bir işti. Bu sebeple savaş çıktığı zaman askerlerin bir araya gelmesi beklenmez zati savaş için hazırlıklı olan askerler savaş bölgelerine sevk edilirlerdi. Barış zamanlarında bu askerlerin eğitimi ve hazırlıkları yeniden savaş zamanında olduğu gibi disiplinli bir biçimde devam etmekteydi.

Phalanx ve Falanks Stratejiyi’nin bir tersi strateji olarak geliştirilmiş hilal stratejiyi bu biçimde saldıran orduları basitçe alt etmektedir. Phalanx ve Falanks stratejisinden de kısaca bahsedecek olursak, bu strateji genelde Avrupa askerince kullanılan bir stratejidir. En kolay tanımı ile savaşa katılacak ordunun birbirinden hiç dağılmadan arkasını arkasına dörtlüklenmiş saflar halinde savaştığını anlatan bir stratejidir. İlk olarak Arkayık Yunanistan’da kullanılan bu strateji uygulanmaya başlamadan evvel askerler dağınık olarak ve birebir çatışma biçiminde savaşırlarken bu strateji ile beraber kumpaslı bi hücum tekniği kullanılmaya  başlanmıştır. Bu biçimde kumpaslı ve kitlesel bir darbe ile büyük galibiyetler kazanan ordu, kayıp rakamını da eksiltebilmektedir.. Sol tarafında kalkan yakalayan askerler sağ taraflarını muhtemel darbelere karşı gözetmek için sağ tarafındaki askere iyice sokularak öne ilerlemektedir. Bu nedenden öne ilerleyen Falanks birlikleri her zaman hafif sağa doğru kayarlardı.

Yorum yapın