Bektaşilik, 13. asırda Hacı Bektaş Veli tarafından kurulduğuna inanılan bir tarikattır. Kuruluşu her ne kadar Hacı Bektaş Veli’ye sabrettirilse de, temel hareketleri daha sonraki yarıyıllara rastlar. Mürşit olarak Hz. Muhammed’i, rehber olarak Hz. Ali’yi, pir olarak Hacı Bektaş Veli’yi tanıyan bu tarikat tamamen batınidir.
Bektaşilik, 12. asırda Anadolu’ya gelen Hacı Bektaş Veli tarafından kurulur. 1209 ve 1271 tarihleri arasında yaşamış olan Veli, Horasan’ın kültür merkezlerinden biri olan Nişabur’da dünyaya kazanç. Babası Horasan hükümdarı İbrahim es-Sâni Seyyid Muhammed, annesi, Nişaburlu Şeyh Ahmed’in kızı Hatme Hatun’dur. Hacı Bektaş Veli, minik yaşlarında Ahmet Yesevi’nin halifelerinden Şeyh Lokman Perende’nin yanına yetişmiştir. öğretmeninin de üstün kaliteleri neticesinde kendini ilim ve tasavvufa vermiş, Horasan eri olmuştur.
Hacı Bektaş Veli, aldığı bir manevi işaret neticesinde bir çok şehri dolaşarak, bugün Hacıbektaş ilçesi olan Suluca Karahöyük’e gelmiştir. Burada Makâlât, Şerh-ı Besmele, Şerh-ı Fatihai, Makalâtı Gaybiyye ve Kelimat-ı Ayniyye, Kitabü’l-Fevâid, Üssü’l-Hakîka ve Şathiyye gibi yapıtlar vermiştir. Burada hayatını kaybeden Hacı Bektaş Veli, yeniden burada defnedilmiştir.
Selçuklu Devleti’nin Moğol istilası neticeyi politik hâkimiyetini yitirdiği yarıyıllarda millete birlik, beraberlik inancı aşılamıştır. Onun düşüncelerinden ve inançlarından doğan Bektaşilik tarikatının başına, on altıncı asırda Balım Sultan geçmiş ve bugünkü biçimini almasına destekçi olmuştur. Bektaşilik başlarda Yeniçeri Ocağı’ndan büyük yer edinmiş, ardından Osmanlı devletinin himayesine mahzar olmuştur. On yedinci asırdan itibaren tarikatın ilerlemesi devam etmiş, Balkanlar, Tuna kıyısı ve Arnavutluk’ta da kendine bir hayli taraftar edinmiştir. 1826 senesinde Yeniçeri Ocağı ile beraber kapatılan Bektaşilik tarikatı, Abdülaziz zamanında daha önceki haline getirilmeye çalışılsa da 1925 senesinde tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla tamamen sona ermiştir. Ama inancın tesirleri günümüze kadar sürmüştür.
Bektaşilikte ehli beyt sevgisi ve hürmeti ön tasarıda yakalanmıştır. Bektaşilikte ‘ikrar’ ve ‘cem’ adı verilen iki büyük dini ayin söz mevzusudur. İkrar ayini, Bektaşiliğe giriş töreni olarak kabul edilir. Ayinler, kırk kapı kırk makam biçiminde ifade edilen tasavvufi kavrayışa sabreder. Bu kavrayış, Hacı Bektaş Veli’nin dört kapı on makam biçiminde ifade ettiği ve dini inancını belirtmek için kullandığı yöntemden kazanç.
Buna göre şeriat, tarikat, marifet ve hakikat biçiminde dört kapı vardır. Her kapının da on adet makamı vardır;
Şeriat Makamları: 1. İman, 2. İslâm, 3. İlim, 4. İhsan, 5. Evlenmek, 6. Helalinden yemek ve giyinmek, 7. Ehl-i sünnet ve’l-cemaatten olmak, 8. Şefkat ve acıma, 9. Helal kazanmak ve faizi haram öğrenmek, 10. İyiliği buyurmak ve makûsluğu menetmek.
Tarikat Makamları: 1. Tövbe etmek, 2. Şeyhe bir mürşide bağlanmak, 3. Başı tıraş etmek ve tarikat kıyafeti giymek, 4. Fobi ile ümit arasında olmak, 5. Hizmet, 6. Nefse dominant olmak, 7. Allah’tan başkasını terk etmek, 8. Hırka, makas, seccade, icazet, ibret ve hidayet, 9. Cemaat sahibi, öğüt sahibi, tam yaratılmışlara sevgi sahibi olmak, 10. Aşk, şevk ve kanı.
Marifet Makamları: 1. Nezaket, 2. Allah fobisi, 3. Nefis ahlakı, 4. İkrar ve tasdik, 5. Haya / utanmak, 6. Cömertlik, 7. İlim, 8. Sükunet ve uyuşukluk, 9. Gönül adamı olmak, 10. Kendini öğrenmek.
Hakikat Makamları: 1. Toprak gibi pespaye gönüllü olmak, 2. Tam yaratılmışlara aynı gözle bakmak, 3. Allah’ın kendisine verdiği gibi başkalarına ikramda bulunmak, 4. Can Vermeden evvel nefsini yok etmek, 5. Hiçbir mahlukata hasar vermemek, 6. Konuştuğu zaman yalnızca hakkı / doğruyu söylemek, 7. İyi ve olgun insanların yoluna girmek, 8. Kerametlerini saklamak, 9. Sabırlı olmak ve Allah’a dua etmek, 10. İlm-i ledünniyi bilmek.
Bektaşiliğe göre insan ancak bu kapıları ve kapılardaki on makamı geçerek Hakka erişebilir.
Cem ayini de genellikle perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde yapılan, kul hakkı yememişlerin katıldığı, saz eşliğinde deyişlerin okunduğu bir ritüeldir.
Bektaşi köşesinde oturan ve tam Bektaşilerin şeyhi ve manevi lideri sayılan zata ‘dede-baba’ denir. ‘Dede-baba’dan sonra ikinci sırada ‘baba’ vardır. Babalık makamı, tekke başkanlığıdır. Babalar arasında ‘dede-baba’yı temsil eden halifeler seçilir. Her zaviyede ‘canlar’ diye anılan dervişler vardır. Tarikat adaylarına ‘talip’, tarikata henüz girmeyenlere ise ‘âşık’ denir.