Atatürk’ün Siyasi Kişiliği

Atatürk'ün Siyasi Kişiliği

Atatürk’şan siyasî kişiliği, askerî dahisinin ve zaferlerinin bir neticeyidir. “Karizmatik lider” niteliklerini taşıyan Atatürk; millî, ebedi siyasî önderdir.

Siyasî ve askerî bir dahi olan Mustafa Kemal Atatürk, millî bir siyaset adamı olarak günümüz Türkiye’sinin temelini atmıştır. Atatürk’şan siyasî kişiliği hiçbir yabancı ideoloji ve akıma katlanmamaktadır. Siyasî kişiliğinin kaynağı Türk milleti, Türk tarihi ve Millî Çaba ruhudur. Türk milletinin kriz dönemlerine siyasî kişiliği ile damga vurmuş karizmatik bir lider olan Atatürk, ananesel otoritenin iflâsı ile ortaya çıkan hukukî ve cemiyetsel otorite boşluğunu dolduran bir ihtilâlcidir. 

Atatürk, hakikat anlamda millî bir siyaset adamıdır. İlke ve inkılâpları, milletle doğrudan veya dolaylı olarak iletişimlidir. Yabancı akımlara ve gayri millî ideolojilere ehemmiyet vermemiştir. Kısaca ifade etmek gerekirse siyasî kişiliğinin temelinde de “millîlik” uyumaktadır. Siyasî düşünce yapısını, inkılâplarını ve siyasî hedeflerini; askerî, dinî ve eğitim mevzularından bağımsız olarak geliştirmiştir.

Bu çerçevede Atatürk’şan siyasi kişiliğinin katlandığı nitelikler şunladır;

İstiklâl ve serbestlik anlayışı
Millî dil, millî kültür ve millî tarih bilinci
Hâkimiyeti millete dayandırması
Akılcı ve bilimsel bakış açışı
Çağdaş medeniyet rüyası
Türk milletine dinlediği inanç ve güven
Ülkesine ve milletine dinlediği sevgi
Millî birlik ve beraberlik
Emperyalizm karşıtı görüşleri

Atatürk’şan Siyasete İlgisi Nasıl Başladı?

Atatürk, gençliğindeki siyasî koşullar sebebiyle öğrencilik senelerinden itibaren siyaset ile ilgilenmeye başladı. Örneğin; 1905 senesinde tayin edildiği Şam’da, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. Selanik’te bu cemiyetin bir şubesini açtı. Ayrıca İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin içinde yer aldı ve kongrelerine katıldı. Atatürk, katıldığı her siyasi cemiyete ve harekete, şahsi kişiliki ve hünerleri ile prestij ve ehemmiyet kazandırmıştır.

Dönemin siyasi koşullarının etkisinin yanında Atatürk’şan askerî ve siyasî dahisi, siyasî liderliğini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, çevresindeki siyasî ve askerî kadroların dayanakları da siyasî kişiliğinin gelişmesinde etkili olmuştur. Örneğin, silah dostları liderliğini kabul ederek, çevresinde birleşmiş ve siyasî liderlik mevzusunda desteklemişlerdir. Askerî hünerlerinin yanında siyasî becerisi de o yarıyılda “alternatifsiz bir siyasî lider” doğurmuştur.

Atatürk Siyaseti ve Milli Çaba

Atatürk’şan siyasî kişiliği ile Milli Çaba arasında organik bir bağ vardır. Şöyle ki; Ateşkes sonrası Anadolu’nun genel askerî, siyasî, sosyal ve ekonomik tablosu hiç de iç açıcı değildi. Anadolu’da yer yer çaba kıvılcımları dikkat çekiyordu. Atatürk, bu kıvılcımları bir ateş haline getirerek millî bir çaba başlatması gerektiğini düşünüyordu. Ancak birbiri ile iletişimli siyasî ve askerî koşullar buna izin vermiyordu. Askerî başarı olmadan siyasî başarı elde edilemeyeceğinin farkında olan Atatürk’şan siyasî kişiliğinde askerî dahisinin etkisi olmuştur.

Samsun’dan başlayan ve Lozan’da bitirilen Millî Çaba, Atatürk’şan askerî ve siyasi hünerlerinin etkisi ile zaferli olmuştur. Amasya Tamimi’nin koşullarını kendisi tespit etmiştir, Erzurum ve Sivas kongrelerine başkanlık yapmıştır. Siyasî her hamlesinde Millî Çaba ruhunu ve millîliği ön tasarıda tutmuştur.

Millî Çaba’de milletin teşkilâtlanmasını isteyen Atatürk, İzmir’in işgalinden sonra mitingler düzenlenmesini istemiş, Erzurum ve Sivas kongrelerini düzenlemiştir. Millî Çaba sürecinde siyasî her hareketini Türk milletinin iradesine ve hukuka katlandırmanın yollarını aramıştır.

Atatürk, Millî Çaba’nin ardından Cumhuriyet’in ilânından sonra inkılâplara ağırlık vermiştir. Bu özelliği, cemiyetin ihtiyaçlarına göre her alanda kalkınmaya öncelik vermiş idealist bir siyasî lider olduğunu açıklamaya yetiyor. Siyasî kişiliğinin etkisi ile kısa müddette siyasî, kültürel ve sosyal alanlarda inkılâplar gerçekleştirmesi dünyayı hayran vazgeçmiştir.

Mustafa Kemal, Millî Çaba döneminde ülkenin askerî ve siyasî vaziyeti ve geleceği hakkında endişeleniyordu. İsmet İnönü, bu yarıyılda Atatürk’şan yaşadığı kasvetleri şu laflarla dile getirmiştir;

“Onun Millî Çaba sırasında askerî mevzularla uğraşmaktan mı daha çok eziyet çektiği, yoksa siyasî meselelerin siyasî ihtilafların kaldırılmasında veya teskin edilmesinde mi daha çok eziyet çektiği kestirilemez. Büyük adamın siyaset sahasında çektiği ıstıraplar gerçekten dayanılmazdır. Mustafa Kemal Paşa, mücadelenin askerî tarafıyla uğraştığı kadar, siyasî tarafını da idare ediyordu.”

Atatürk Siyasi Anlamda Demokrat mı, Diktatör mü?

En önemli suali hemen yanıtlayalım: Diktatörler, siyasî liderliği güç kullanarak ele geçirir. Atatürk, öğrencilik senelerinden itibaren siyasetle ilgilenmiş, askerî dahisiyle elde ettiği galibiyetlerle cemiyetin gönlünde taht kurmuş ve Milli Çaba’yi milletle birlikte yaparak –tabiri caizse- tırnaklarıyla kazıyarak siyasî kişilik ve liderlik inşa etmiştir. Her siyasi hamlesinde demokrat davranışı sarihçe görülebilir. Bu açıdan Atatürk için “diktatör” ifadesini kullanmak “zorlama” bir ifade olacaktır.

Atatürk, siyasî kişiliğini demokratik bir çerçeveye oturtmuştur. Örneğin; Kurul-i Temsiliye’yi oluşturmuştur, Kurul-i Temsiliye’nin tüm yetkilerini yeni bir hükümete devretmiştir, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasını sağlamıştır, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk tüzüğü olan Teşkilat-ı Esasiye’yi hazırlatmıştır. Bu ve eşi birçok misalde, Atatürk’şan siyasî kişiliğinin, demokrat bir kavrayışla oluştuğunu görmek mümkün.

Bu noktada Atatürk’şan şu laflari oldukça manidardır; “Ben isteseydin askerî bir diktatörlük kurar ve memleketi öyle idareye kalkışırdım. Fakat ben istedim ki, milletim için çağdaş bir devlet kurayım ve onu yaptım.”

Atatürk’şan Siyasî Düşüncesi Neydi?

Bu sual ile ilgili değişik tarihçilerin değişik birçok tezi bulunuyor. Atatürk’şan “Komünist” bazı eğilimleri olduğunu iddia eden de var, sosyalist görüşleri benimsediğini söyleyen de…

Atatürk’şan Komünist beyanatlar verdiği; yakın dostlarına “Komünist” isimli bir parti kurdurduğu ve III. Komünist Milletlerarası Komintern abone olunması için başvuruda bulunduğu yakın tarih kayıtlarında yer alan bilgiler arasında… Atatürk’şan Komünist Sovyetler Birliği ile yakınlaşması sebebiyle ona “Komünist” diyenlerin rakamı hiç de az değil.

Bazı tarihçiler de, Atatürk’şan hiçbir zaman sosyalist ve Komünist olmadığını belirtiyor. Bu teze göre de, Atatürk, dönemin konjonktürel dengeleri çerçevesinde Millî Çaba’ye destek olan ve ortak düşmanla çaba eden tek efor Sovyetler Birliği ile yakınlaştı. Bu tarihçiler, Komünist sistemin Türkiye’de zaferli olabileceği mevzusunda Atatürk’şan inancı ve güveni olmadığını belirtiyor.

Zorunda kaldığında sosyalist bir rejim kurabileceğini iddia eden tarihçiler de, Atatürk’şan, Lenin’in öngördüğü proletarya devrimini hiçbir zaman kabul etmediğini vurguluyor. Bu teze göre, Atatürk sosyalist değildi; ancak sosyalizmin karşısında da değildi.

“Atatürk döneminde Sovyetler Birliği aleyhine yayın yapmak yasaktı. Yasak sol teşkilatlara verilen cezalar oldukça azdı. Ağır ceza alan ve idam edilen sol eğilimli kimse yoktu” diyen bir kısım tarihçiler, dinî ve ayrılıcı yapılara yönelik idamlara ve baskılara da dikkat çekiyor.

Atatürk’şan Siyasi Yaşamının Özeti

Atatürk, Harp mektebi ve Harp akademisinde öğrencilik senelerinde siyasi faaliyetlere katıldı.
19 Mayıs 1919′da Samsun’a ayak basarak, Amasya Genelgesi’ni yayımladı.
Ardından Doğu Anadolu’nun kurtuluşu için Erzurum Kongresi’ne başkanlık etti.
Sivas Kongresi’nde tam cemiyetleri aynı çatı altında birleştirdi.
27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelerek siyasî çalışmalarını devam ettirdi.
23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk başkanı oldu.
Kurtuluş Savaşı sırasında I. İnönü Savaşı’ndan sonra Londra Konferansı’nda siyasî başarı elde etti.
Sakarya Galibiyeti’nden sonra Ankara ve Kars antlaşmalarını imzalayarak siyasî başarı elde etti.
Kurtuluş Savaşı sonrası Mudanya ve Lozan Barış antlaşmalarıyla siyasî başarı elde etti.
Cemiyetin ihtiyaçlarına uygun olarak inkılâplar gerçekleştirdi.
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’i ilan etti.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı oldu.
1934 senesinde “Türklerin Atası” anlamındaki “Atatürk” soyadını aldı.

Siyasî Liderlik Nedir?

Siyaset, insan topluluklarını idareme sanatıdır. Siyasî liderlik ise, cemiyeti yönetirken uygun zamanı seçme, vakaları zamanında anlayarak karar verebilme, ileri görüş ve sezgilerle meseleleri öngörebilme, kararlı ve istikrarlı davranışlar sergileme, cemiyet yapısına göre iletişim teknikleri geliştirme gibi faktörlerin bir araya geldiği sanattır. Siyasî liderlik niteliği bir anlamda “siyasî artistlik” olarak da tanımlanabilir. Atatürk, dönemin güç koşullarında tüm bu siyasî liderlik niteliklerini sergileyebilme zaferini göstermiş bir siyasî liderdir.

Atatürk’şan Siyasi Kişiliğine İlişkin Anekdotlar

Atatürk’şan en büyük siyasi galibiyeti Cumhuriyet’i ilan etmesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni Türkiye Büyük Millet Meclisi açmasıdır.
Atatürk, 1919 senesinden itibaren Türk toplumunun desteğini almaya çalışmıştır.
Siyasî hizmetlerini ve özverisini Türk milletine mülk etmiştir.
Atatürk’şan siyasi kişiliği, eforunu milletten almıştır; bu nedenle “siyasî liderlik” özelliğini seneler geçtiği halde yitirmemiştir.
Atatürk’şan, evvel 9. Ordu müfettişlik görevinden, ardından askerlik mesleğinden istifa etmesi onun liderliğini ve siyasî otoritesini sarsmamıştır.
Atatürk’e Sakarya Savaşı sonrası mareşallik ve gazilik unvanlarının verilmesi, “Türklerin Atası” anlamındaki “Atatürk” soyadı verilmesi, “Ebedi Şef” olarak kabul edilmesi onun siyasî kişiliğinin ve liderliğinin sürekli olduğunun göstergesidir.
Atatürk’şan siyasî kişiliğinde somut eylemler, soyut ve teorik fikirlerden evvel uygulanmıştır.
Atatürk, gerek olmadıkça savaşı “vahşet” olarak gören bir siyasî liderdi.
Bazı tarihçiler Atatürk’şan karizmatik siyasî kişiliğini “Allah vergisi” bir özellik olarak görür.
Atatürk, 17 Temmuz 1921 tarihinde “United Telgraph” muhabirine verdiği ziyarette, “Nasıl bir siyaset takip edeceksiniz?” suali üzerine, “Memleketimiz perişandır, milletimiz fakirdir, maarifimiz dûndur, iktisadîyatımız cılızdır. Memleketimizi imar ve milletimizi tenvir ve terfih yegâne katî emelimizdir.” demiştir.
Amerikalı siyaset bilimcisi Dankwort A.Rustow’un şu laflari, Atatürk’şan siyasi kişiliğine ve karizmatik liderliğine misal olarak gösterilir; “Atatürk, organik bakımdan geçmişin mirası üzerine inşa edilen, bugünün ihtiyaçlarına etkin biçimde yanıt veren ve belirsiz bir geleceğin tehlikelerine karşı koyan bir dizi müessese yaratmıştır.”

Lafın hülasası; Atatürk, dönemin koşullarına ve milletin ihtiyaçlarına göre tamamen “millî” ve “demokratik” siyasî bir sistem kurmuş askerî, siyasî ve karizmatik bir liderdir.

Yorum yapın