Türklere Anadolu’nun kapılarını açan Malazgirt Alan Savaşı hakkında öğrenmek isteyeceğiniz bir hayli suali bu yazımızda cevaplandırdık.
Büyük Selçuklu Hükümdarı Sultan Alparslan ile Bizans İmparatoru Diyojen Diogenes arasında Anadolu topraklarının temel sahibini tanımlayacak savaştır. Tam kaynaklarda “Türklere Anadolu’nun kapılarını açan savaş” olarak geçen Malazgirt Alan Savaşı, nedenleri ve neticeleri ile tarihin seyrini değiştirmesi bakımından ehemmiyetli bir yere sahiptir. 26 Ağustos 1071 senesinde Sultan Alparslan’ın zaferi ile sonuçlanan Malazgirt Alan Savaşı, sonrasında Sultan Alparslan emrindeki komutanlar Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük rol oynayacaktır. Malazgirt zaferinden sonra kurulan Türk beylikleri hakkında bilgi almak için “Anadolu’da Kurulan Türk Beylikleri” başlıklı yazımıza göz atabilirsiniz. Bu yazımızın sonunda; Malazgirt Alan Savaşı kimler arasında yapıldı? Malazgirt Alan Savaşı evveli hazırlıklar nelerdir? Malazgirt Alan Savaşı’na katılan orduların vaziyetleri nasıldı? Malazgirt Alan Savaşı nasıl yapıldı? Malazgirt Alan Savaşı sonrası neler oldu? Hilal stratejiyi nedir? gibi suallerin cevaplarına erişebileceksiniz.
Malazgirt Neresidir?
Van Gölü’nün kuzeyinde bulanan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Muş şehrine bağlı Malazgirt ilçesi, tarihi dokusu bakımından ehemmiyetli bir yerdir. İnsanlık tarihinin bir hayli yarıyılında farklı uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Malazgirt adının farklı kaynaklarda farklı varyasyonları mevcut olmakla beraber Malazgirt adının Urartular yarıyılından geldiği kabul edilen bir görüştür.
Malazgirt Alan Savaşı’ndan Evvel Tarafların Vaziyeti
Bizans İmparatorluğu: Kendi iç sorunları ile uğraşmakta olan Bizans, uzun senelerdir genişlemeye müteveccih bir faaliyet göstermemektedir. Doğu hudutlarında evvel İslam Devleti’nin daha sonra da Müslüman Türklerin hücumları neticeyi kendi kabuğuna çekilmek zorunda kalır. Ara ara Türklere karşı seferler tertip etse de bu seferler galibiyetli neticeler vermez. Bizans İmparatorluğu’nun ellerinde kalan doğu hudutlarını alana getiren Anadolu toprakları politik olarak Bizans İmparatorluğu’na bağlı olsa da topraklarda yaşaran ve bu toprakların kültürünü oluşturan Ermeni, Gürcü, Slav, Bulgar ve Abazalar kendilerini Bizans İmparatorluğu’na bağlı sezmiyorlardır. Hudutları içinde yaşayan azınlık ulusların bu vaziyeti Bizans İmparatorluğu için daha da riskli bir gidişat teşkil eder. Zira yaptıkları fetihler sonrası yalnızca askeri bölgelere saldıran ve yerli millete değmeyen Büyük Selçuklu Devleti’ne sempati beslemeleri olasılığı vardır. Muhtemel bir keşmekeş de bu azınlık uluslar, Büyük Selçuklu tarafını seçme olasılıkları vardır.
Bizans İmparatorluğu’nun içinde bulunduğu bir değişik gidişatta Bizans tahtının boş olmasıdır. Bizans’ın başında imparator eşinin can vermesi neticeyi dul kalan Kraliçe Eudoxie vardır. İmparatorluğun ileri gelenleri Kraliçe Eudoxie için bir hayli damat adayı önerse de Kraliçe Eudoxie hiçbir adayı kabul etmez. Kraliçe’ye göre Bizans İmparatorluğu’nu bulunduğu makûs gidişattan kurtaracak bir İmparator zorunludur. Ancak bu görevi yerine getirecek bireyin saraydan çıkmamış devlet adamları ve hanedan abonelerinin yapacağı bir iş olmadığının farkındadır. Kraliçe Eudoxie, kendine eş ve Bizans’ı idareyecek İmparator olarak Komutan Diyojen’i seçer. Komutan Diyojen, imparatorluğun yüksek mevkilerinde görev almış ancak taht çabalarına dahil olduğu için idama mahkum edilen bir komutandır. Kraliçe Eudoxie’nin kararı ile zindandan çıkartılarak Bizans tahtına oturtulur.
Diyojen’in imparator oluşu bir hayli devlet idareyici tarafından hanedan abonesi olmadığı için kabul edilmez. Tahta geçen Diyojen ilk işi imparatorluğun ehemmiyetli konumlarında bulunan ve kendisini desteklemeyen devlet adamları yerine kendi adamlarını yerleştirmek olur. Sonrasında ise imparatorluğun Anadolu topraklarını tehdit eden Türk akınlarını durdurabilmek için faaliyetlere başlar.
Büyük Selçuklu Devleti: Gazne Devleti ile yapılan ve Gazne Devleti’nin devrilmesi ile sonuçlanan Dandanakan Savaşı’nın ardından bulunduğu bölgede politik bir efor haline gelen Büyük Selçuklu Devleti, Çağrı Bey’in oğlu Alparslan’ın, amcası Tuğrul Bey’in yerine tahta oturması ile daha da kuvvetlenir. Orta Doğu ve Orta Asya topraklarında İslam ile tanışmamış çok fazla toprak kalmaması, Anadolu’nun bereketli ve zengin toprakları, Büyük Selçuklu Devleti’nin Anadolu üzerine yoğunlaşmasına neden olur. Büyük Selçuklu Devleti, Anadolu’ya yaptığı her seferde yalnızca düşman askerleri ile çabaya girerek ve yerli millete değmeyerek azınlıklar için millete zulmeden Bizans’a karşı bir kurtarıcı modeli çizer. Anadolu içlerine kadar ilerleyen Anadolu Selçuklu güçleri, Mısır’da baş gösteren Şii-Fatimi riskini ortadan kaldırmak için Mısır üzerine sefer hazırlıklarına başlar.
Malazgirt Alan Savaşı Evveli Yapılan Hazırlıklar ve Çabalar
İmparator Romanos Diyojen, başşehirdeki yerini sağlama aldıktan sonra Anadolu’daki Türk istilası için hazırlıklara başlar. Anadolu içlerine ilerleyen Türkleri durdurmak için Anadolu içlerine ordu sevk etse de bu ordular galibiyetli olmaz. Daha sonra kendisinin de dahil olduğu bir ordu ile Maraş’a kadar ilerler ancak bu seferden pozitif bir netice elde edemeyerek Konstantin’e geri döner. Başşehirde çıkan problemler nedeni ile en güvendiği komutanlarının idaresine bir ordu daha verir. 1070 senesinde sefere çıkan bu ordu da elle yakalanabilir bir galibiyet gösteremez. 1968’de başlayıp 1070 senesine kadar süren bu seferlerin hiçbiri işe haylaz. İmparator Diyojen, Türk tehditlerini kökünden halledebilmek için Büyük Selçuklu Devleti’nin başşehrine Bağdat kadar ilerlemeyi tasarılar. Bu tasarı içinde büyük bir ordu hazırlamaya karar verir. Bizans İmparatorluğu’nun temel ordusu başta olmak üzere Slav, Frank, Alman, Gürcü, Bulgar, Ermenilerin yanı gizeme Balkanlar’da yaşayan Peçenek, Uz ve Kıpçak Türklerinden oluşan büyük bir paralı ordu kurar. Bazı kaynaklarca rakamların 600.000’e kadar çıkartılan ordunun 200.000’lerde olduğu düşünülmektedir. Bu büyük ordu aynı zamanda en iyi silahlar ile donatılarak daha da güçlü hale getirilir.
Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan ise Mısır’ın fethi için sefere çıkmış gidişattadır. Mısır’dan evvel yol üzerindeki Halep’i abluka etir ve Halep dikteyi’nin teslim olması ile abluka etme galibiyet ile sonuçlanır. Mısır üzerine seferine devam eden Alparslan’a yetişen Bizans elçisi, İmparator Diyojen’in Menbic, Malazgirt ve Ahlat’ı geri istediğini, koşulları kabul etmemesi vaziyetinde büyük bir ordu ile Selçuklu üzerine yürüyeceğini bildirir. Sultan Alparslan, Bizans elçisinden evvel kendi adamlarından gelen istihbaratlardan Diyojen’in çoktan Erzurum topraklarına kadar ilerlediğini bildiği için elçiyi sert bir biçimde geri yollar. Mısır seferini erteleyen Alparslan, ordusunun istikametini Anadolu’ya çevirir. İmparator’un emrine girmeyi yalanlayan Ermeni prenslikleri büyük bir kırım yapılarak itaate zorlanır. Büyük Selçuklu Devleti’nin himayesinde olan Anadolu topraklarında da kırımlar reelleştiren İmparator Diyojen, ordusunun yiyecek gereksinimini karşılayabilmek ve Gürcistan’ı yine hakimiyeti altına almak için 20.000 şahsiyet bir askeri birliği Gürcistan topraklarına sevk eder. Gönderdiği ordunun güvenliği için tedbirli davranan İmparator Diyojen, 30.000 şahsiyet bir birliği de Ahlat’a yollayarak yanaşmakta olan Büyük Selçuklu ordusunu durdurmayı emeller. Ancak 30.000 şahsiyet Bizans birliği Ahlat üzerinde Selçuklu süvarileri tarafından ağır bir bozguna uğratılır.
Ordusu hazır gidişatta olan Bizans için artık savaş stratejisini tanımlamak kalır. Bizans İmparatoru Diyojen’e iki strateji önerilir. Birinci teklif Türklere karşı dikkati elden vazgeçmemeyi hedefleyerek Türkleri kışkırtıp Bizans toprakları içinde savaşmaya zorlamayı kapsarken değişik teklif ise Bizans ordusunun çoğunluğuna istinaden Türkleri kendi toprakları içerisinde ezmeyi ve tamamen ortadan kaldırmayı kapsar. Bizans İmparator’u Diyojen de ikinci teklifi sunan komutanları gibi ordusunun büyüklüğüne çok güvendiği için ikinci tasarıyı seçim eder.
Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan, savaş evveli son hazırlıklarını yapar ve askeri besleyecek yeterli gıdanın olmaması nedeni ile yaşlı askerleri ordudan terhis eder. Sultan Alparslan’ın savaş heyetinde ise Türklerin en öğrenilen savaş taktiği Hilal stratejisinin uygulanması kararı alınır. Sultan Alparslan, Bizans ordularının rakamca üstünlüğünü kırabilmek ismine Bizans ordusu içinde savaşa dahil olan Uz ve Peçenek Türkleri ile saklıca iletişime geçer. Bizans ordusu çoğu azınlık uluslardan oluşan toplama bir birlik olduğu için Gürcü, Slav, Ermeni gibi ulusların savaş tecrübesinin çok fazla olmaması, Uz ve Peçenek Türklerinin Balkanlarda devamlı savaş halinde ve savaş tecrübeyi yüksek olan bir birlik olması, Uz ve Peçenek Türklerini Bizans ordusunun en riskli birliği yapıyordu. Sultan Alparslan bu vaziyetin farkında olduğu için Uz ve Peçenek Türkleri ile ilişkilerinde soydaşlıklarını kullanarak kendi safına geçmelerini sağlar. Sultan Alparslan’ın önerisini kabul eden Uz ve Peçenek Türkleri, savaş zamanına kadar Bizans ordusu içinde kalıp savaş esnasında Büyük Selçuklu ordusuna dahil olma kararı alır. Parasal hazırlıklarını bitiren Sultan Alparslan, İslam Halifesinden, tüm İslam alemini ilgilendiren bu savaşta dua etmesini ister. İslam Halifesi, Malazgirt Savaşı için bir dua yazarak tüm İslam merkezlerine yollar ve Cuma hutbesinde okunmasını ister.
İmparator Diyojen, büyük savaş evveli birkaç birliği daha Büyük Selçuklu ordusu üzerine gönderse de hiçbir galibiyet alamaz. Gönderdiği her birlik Selçuklu ordusu tarafından yenilgiye uğratılır. Büyük Selçuklu ordusu savaş evveli tam gayretlerden galip çıkarak savaşa yüksek moral ile girer.
Malazgirt Alan Savaşı’nda Neler Oldu?
Savaş hazırlıklarını bitiren iki ordu da 26 Ağustos 1071 Cuma günü tüm İslam alemi Cuma namazlarında Sultan Alparslan ve ordusu için dua ederken Malazgirt Alanı’nda kendi saflarını alır. Sultan Alparslan ve ordusu hilal stratejisini uygulayacağı pozisyona girer. Ağır ve güçlü birlikler Sultan Alparslan ile merkezde yer alırken ilerleyen düşmanı sıkıştıracak olan süratli birlikler olan süvariler kanatlarda mevzilenir. Ordunun bir kısmı da geride kalan düşman ordusunu hezimete uğratmak için saklanır. Bizans ordusu merkezde İmparator Diyojen ve emrindeki birlik, sağ tarafta Anadolu ordu kumandandı olan ve Peçenek Türk’ü olan Mikhail Attalicpiates ve birliği, sol tarafta Rumeli ordu kumandanı Nikefor Bryennes ve birliği, geri tarafta da Kumandan Andronikos Doucas ve birliği yer alır. Bu kumpas düşmanı yenilgiye uğratmak için kurulan bir kumpastır.
Savaş evveli Sultan Alparslan can verirsem kefenim olsun dediği beyaz kaftanını giyerek ordusuna yaptığı konuşma askerlerin savaşma eforunu iyice çoğaldırır. Bizans İmparatorluğu’nun 200.000 şahsiyet bütün ekipmanlı ancak farklı uluslardan oluşan ordusu ve Büyük Selçuklu Devleti’nin 50.000 şahsiyet ve şehitlik için can vermeyi göze alan ordusu savaşmaya başlar. Sultan Alparslan’ın hilal stratejiyi Bizans ordusunun ayrılmasına neden olur. Bizans ordusunun efor kaybetmesinin yanı gizeme Uz ve Peçenek Türklerinin taraf değiştirerek Sultan Alparslan’a destek vermesi üzerine İmparator Diyojen geri çekilme kararı alır. Bizans birlikleri arasındaki bağlantı bozulduğu suratından Diyojen’in geri çekilmesini kaçışa yoran değişik paralı askerler ve güçle savaşa getirilen Ermeni askerler savaş meydanını parçalar. Birkaç askeri ile yalnız kalan İmparator Diyojen, yenilgiyi kabul ederek teslim olur.
Hilal Turan Stratejiyi Nedir?
Türklerin asırlardır kullandığı ismine Kurt kapanı ya da Turan stratejiyi de denilen bir savaş taktiğidir. Alan savaşlarında rakamca üstün olan düşman için kullanılan strateji oldukça galibiyetlidir ve doğru uygulandığı takdirde kesin netice verir.
Hilal stratejiyi ismini askerlerin oluşturduğu biçimden alır. Üç kısımdan oluşan bu strateji dört safhalıdır. Sağ kanat, sol kanat ve merkezden alana kazanç. Merkez güçleri güçlü ve seçilmiş birliklerden oluşurken sağ ve sol kanadı oluşturan askerleri süratli süvari birliklerinden oluşur. İlk safhada merkez birlikleri düşman üstüne saldırı ederek düşman ordusunun içerisinde gedikler açar. Düşmanın kanat birliklerinin takviyeye gelmesi ile tüm düşmanı bir araya topladıklarında birinci evre son bulur. İkinci safhada merkez güçleri kaçıyormuş gibi geri çekilir. Bu geri kaçış sırasında at üstünde ok atabilen askerler peşlerinden gelen eforunu da bir yandan zayıflatır. Güçlerin kaçtığını düşünen düşman ordusunun merkez güçleri kovalaması ile merkez güçler, düşmanı hilal biçimindeki kumpasın arasına kadar sürükler. İkinci evre de bu biçimde son bulur. Üçüncü safhada kanat birlikleri, merkez güçlerinin tuzağa sürüklediği düşmanı kıskaca alarak düşmanı çevreler. Son safhada ise kaçıyormuş gibi yapan merkez güçleri kaçmaya son vererek kanat birlikleri ile çembere alınan düşmanı hezimete uğratır.
Hilal stratejiyi Türkler tarafından çok kere kullanılan bir stratejidir. Bu stratejiyi en galibiyetli kullanıldığı savaşlar: Malazgirt Savaşı Sultan Alparslan, Mohaç Alan Savaşı Kanuni Sultan Süleyman, Osmanlı Devleti ve Rusya’ya karşı savaşan İran Hükümdarı Ender Şah’ın savaşlarıdır.
Malazgirt Alan Savaşı’nın Neticeleri
Öğlen müddetinde başlayan çarpışma gece saatlerinde son bulur. Savaşın sonunda rakamca üstün olan Bizans ordusu askerlerinin çoğu can vermiş gidişattadır. Komutanlar ve İmparator Diyojen tutsak olarak hapsedilir. Bizans ordusundan yaşamda kalan şahıslar yalnızca savaştan kaçan şahıslardır. Sultan Alparslan, Bizans İmparatoru Diyojen’e bir savaş tutsağı gibi değil bir davetli gibi davranarak Diyojen’i yanına oturtur. Sultan Alparslan’ın bu iyi tutumu İslam, Bizans, Süryani ve Arap kaynaklarınca tasdik edilir.
Sultan Alparslan ve Bizans İmparatoru Diyojen arasında karşılıklı görüşmeler yapılarak bir antlaşma imza atılır. Bu antlaşmaya göre:
1. İmparator Diyojen serbestliğini kazanabilmek için 1,5 milyon altın bedel ödeyecektir.
2. Bizans İmparatorluğu, Büyük Selçuklu Devleti’ne vergi olarak her sene 360.000 altın verecektir.
3. Antakya, Malazgirt, Urfa ve Menbic bölgeleri Büyük Selçuklu Devleti’ne vazgeçilecektir.
4. Bizans İmparatorluğu’nun elindeki tüm Müslüman tutsaklar hür vazgeçilecektir.
5. Bizans İmparatorluğu, Büyük Selçuklu Devleti arz ettiğinde askeri destek verecektir.
6. Bizans İmparatoru, kızlarından birini Büyük Selçuklu Devleti Sultanı’nın oğlu ile evlendirilecektir.
Ağır antlaşma koşullarını kabul eden İmparator Diyojen, Sultan Alparslan’ın yanına verdiği 100 şahsiyet koruma ile İstanbul’a doğru yola çıkar. Ancak İmparator Diyojen, Türklerin arasında bulduğu iyi hedef ve müsamahayı kendi halkında bulamaz. Bizans ordusunun bozgununu bilen Bizans senatosu, Romanos Diyojen’i tahttan indirerek yerine VII. Mikhail Dukas’ı imparator duyuru eder. Başşehre dönen Diyojen ise gözlerine mil sürükleterek zindana atılır ve bir sene sonra zindanda can verir. Yeni İmparator VII. Mikhail Ducas, daha önceki İmparator Diyojen’in imza attığı koşulları kabul etmez. Ancak Sultan Alparslan Malazgirt Alan Savaşı ile reel emeline erişerek Anadolu’daki Türk kontrolünün önünü açmayı muvaffak olur. Bizans ordusunun Malazgirt Alan Savaşı sonrası hiçbir eforu kalmadığı için Türklerin Anadolu’ya yaptığı devamlı akınları önleyemeyecektir. Türkler, bu sayede Ege ve Marmara bölgelerine kadar ilerlemeyi muvaffak olur. Ayrıca yağma yapmak yerine fethettikleri bölgeleri yurt edinirler.
Sultan Alparslan, kazandığı zaferi, tüm İslam ülkelerinin liderlerine ve Abbas i Halifesine bildirir. Bu zafer tüm Türk ve İslam aleminde büyük sevinçle karşılanır. Halife, Sultan Alparslan’a bedelli armağanlar ve özel bir mektubun yanı gizeme muhtelif unvanlar verir. Değişik ülke liderleri de Sultan Alparslan’ı aynı biçimde kutlar.