Harem çoğumuzun bildiği gibi Osmanlı zamanında sarayların belirli bir bvefatına verilen addır. Ancak bütün olarak sarayların bu bvefatı ne için kullanılmaktaydı ya da sarayların bütün olarak nerelerinde bulunuyordu bu haremler gibi suallerin yanıtları tarih biliminin yaptığı araştırmalar neticeyi muhtelif hipotezlerle karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle elimizdeki bilgilere sabrederek haremler ile alakalı kesin yargılara bakalım isterseniz.
Topkapı Sarayı örneğinden de bildiğimiz üzere haremler genellikle sarayların iç avlularına bakacak biçimde konumlandırılan bcan vermelerdir. Harem sözcüğünün, kelime olarak anlamına baktığımızda muhterem yer, korunan ve mukaddes anlamlarına gelen bir kelime olduğunu görürüz. Yalnızca saraylarda değil, büyük konutların bazılarında da harem adı verilen bvefatların olduğu bilinmektedir. Bu haremlerin genel olarak ortak özellikleri, o sarayda ya da konutta yaşayan kadınların yabancı erkeklerden korunarak rahatça yaşamalarının sağlanmasıdır. Bu sebeple de haremler sarayın yalnızca iç avlusunu görecek biçimde inşa edildiler.
Osmanlı yarıyılında haremler Harem-i Humayun şeklini adlandırılmışlardır. Burada bahsedilen Harem-i Humayun padişahın yanında saray hizmetlerini yapacak kadınların yetiştirilmesi için kullanılan bir eğitim kurumu özelliği taşır. Bu biçimde düşünüldüğünde haremin genel olarak bilindiği biçimi ile bir zevk ve cümbüş bvefatı olmaktan ziyade eğitim emelli oluşturulmuş bir bvefat olduğu anlaşılır. Bu özelliği ile haremlere aynı zamanda yüksek dereceli kadınlar yüksekokulu da denilebilir. Burada kadınlar arasında bir hiyerarşi mevcuttur ve cariyelikten en üst kademe olan ustalığa kadar dereceler bulunmaktadır. Aynı zamanda bu dereceler arasında terfinin olası olduğu bir sistem işlemektedir.
Haremlerin Değişik Kullanım Alanları
Saraylardaki harem bvefatının mahremiyeti ve saklılığı haremleri değişik biçimlerde tanıtılmasına ve isminden bahsedilmesine neden olmuştur. Harem mevzulu bazı sanat yapıtlarında haremler genelde eğitim işlevi gözardı edilerek yalnızca saklılık ve mahremiyetinden dolayı değişik biçimlerde tanıtılmıştır.
Son zamanlarda yerli ve yabancı bilim insanlarının yaptıkları araştırmalar haremin o yarıyılda dünya üzerinde bulunan en gelişmiş ve tesirli eğitim sistemlerinden bir tanesine sahip olduğunu göstermektedir. Amerikalı bilim adamı Leslie Peirce on sene süren araştırması neticeyi Harem hakkında yazdığı bilimsel araştırmasını şu biçimde özetlemektedir:
“Biz batılılar İslam cemiyetinde cinselliği takıntı haline getirmek gibi daha önceki ama güçlü bir ananenin servetçileriyiz. Harem, Müslüman cinsel duyarlılığı üzerine heyeti Batı efsanelerinin şüphesiz en yaygın sembolüdür.“
Burada haremin bilinen biçimi ile yalnızca cümbüş ve zevk düşkünü padişahlar için yapılmış bir bvefat olarak düşünülmesini tenkit eten Peirce şu biçimde devam ediyor:
“Hanedan ailesi azaları için harem bir ikametgâhtı. Sultan ailesinin hizmetkârları için ise bir eğitim müesseseyi diye tarif olunabilir. Genç kadınlar yalnızca padişaha uygun cariyeler ve annesiyle öbür ileri gelen harem kadınlarına nedimler sağlamak emeliyle değil, aynı zamanda askerî / idarî hiyerarşinin tepesine yakın erkekler için uygun eş sağlama emeliyle eğitilirlerdi. Enderun, saray içinde padişaha şahsi hizmet yoluyla erkekleri nasıl saray dışında hanedana hizmet hazırlıyorsa, harem de kadınları padişah ve annesine şahsi hizmet yoluyla dış dünyadaki rollerini almaya hazırlıyordu.”
Azat edilerek enderun mezunları veya öbür vazifelilerle evlendirilen bu kadınların hissesine de kocalarının oluşturduğu erkek hanelerini selamlık bitiren haremler oluşturmak düşerdi.
Sultan hanesinin kurduğu teşkilat ve eğitim kalıbı bu köle evlilikleri taşıtıyla arttırılarak Osmanlı idareyici sınıfının sosyal ve siyasi esasını oluşturuyordu. Saray eğitim sisteminin -hem erkek hem de kadınlar için- ana niyetlerinden bkocaman hükümran hanedana vefanın aşılanmasıydı. İmparatorluk seçkinini sarmalayan bağları erkekler kadar kadınlar da sürdüğü için seçkinin vefasının odağında yalnızca padişahın kendisi değil, aynı zamanda sultan hanesinin kadınları, başka bir deyişle bir bütün olarak haneden ailesi vardı.”
17. asır yazarlarına baktığımızda yeniden haremi yakından tanımamıza dayanakçı olacak bir kaç notu paylaşmak yerinde olacaktır. 1638 senesinde yaptığı araştırması neticeyi Henry Blunt Harem ile alakalı şu biçimde yazmaktadır:
“Sarayın, ikinci avluya girmelerine izin verilen yabancıların gidebildiği kadarını gördüm… İçeriyi görmedim. Ama hükümdarlarına karşı huşu dinlediklerini gösteren şahane bir suskunluk ve saygı içindeki ebedi bir misyonlular ve hizmetkârlar kalabalığı ile karşılaştım.” Henry Blunt, A Voyage into the Levant, 1638.
Harem ile alakalı karşımıza çıkan bir öbür ehemmiyetli araştırmada Fransız yazar Petiş de la Croix’ dan gelmektedir. Uzun yıllar sarayda yaşama fırsatı bulan yazar harem hakkında gözlemlerini şu kelimeler ile anlatmaktadır:
“Kardeşim, Osmanlı imparatorlarının sarayı mevzusundaki merakını herkesten kolay giderebilirim. Zira yirmi seneden fazla bir zamandır bu sarayın içine kapalı kalmış bkocaman olarak hoşluklarını, yaşam stilini, disiplinini gözlemleme zamanım oldu. Muhtelif yabancı gezginlerin bir kısmı dilimize de çevrilmiş olan bir çok inanılmaz tasvirine inanılacak olursa b sarayın büyülü bir yer olmadığını hayal etmemek efordur… Fakat sarayın hakikat hoşluğu içinde kollanan kumpasta ve burada yaşayan güçlü şahısların hizmetine bakacak olanların eğitiminde uyur.” François Petiş de la Croix, Ett General de l’Empire Ottoman, 1695.
Haremin Genel Özellikleri ve İşlevleri
Haremin özelliklerine yakından bakacak olursak genel olarak Osmanlı hareminde vasati 400 kadın bulunduğunu ve bazı yarıyıllarda bu rakamın 1600 e kadar çıkabildiği görmekteyiz.
Haremin genel işlevleri ise şu biçimde sıralanabilir: İlk olarak bilindiği gibi padişahın aile yaşamını sürdürdüğü saraylarda padişahlar, şehzade ve devlet ileri gelenleri için haremlerden eş ve cariye temin edilmekteydi. Evvelleri yabancı hanedanlar ile evlenmeye yatkın olan padişahlar ve hanedan ileri gelenleri Fatih Sultan Mehmet yarıyılından itibaren bu vaziyeti değiştirerek yalnızca haremlerden kendilerine eş ya da cariye seçmekteydiler. Böylelikle Harem teşkilatınında Fatih Sultan Mehmet yarıyılı ile başladığını söyleyebiliriz.
Haremin ikinci işlevi ise daha evvel de söylediğimiz gibi eğitici özelliği ile mektep kaliteyidir. Burada kadınların eğitilerek, eğitimli kadınlar ile eğitimli erkeklerin evlendirilmesi ile eğitime dayalı bir aristokrasinin kurulmuş olduğu söylenebilir. Saraydaki kadınların bu biçimde eğitilmesi saray halkınının da eğitim seviyesinin çok yüksek olduğunu kanıtlayan bir durumdur.
Kelime anlamı olarak da dokunulmaz, kutsal anlamlarına gelen harem kelime anlamında olduğu gibi Osmanlı kumpasında da herkesin giremediği bir bvefattı. Haremin bilinmeyen bir öbür özelliği ise haremin devlet adamları yetiştiren Enderun okullarına paralel bir müessese olarak oluşturulmuş olmasıdır. Haremin bu biçimde saklılığının korunuyor olmasının en büyük sebebi, öncelikle devlet gizemlerinin dışarıya çıkmasının önlenmesini başarmaktı.
Aynı zamanda güvenliğin sağlanabilmesi için de harem bvefatının bu biçimde dışarıya kapalı olması gerekiyordu. Yabancı kralların kızları saraya padişahın eşi ya da cariyesi olarak geldiklerinde genelde Müslüman olup Osmanlı kültürünü benimseselerde arada soylarını unutmayıp, saklı mektuplarla devlet gizemlerini kendi ülkelerine eriştirdikleri oluyordu bunu önlemek isteyen Fatih Sultan Mehmet’in çözümü ise oluşturduğu harem teşkilatıydı.
Harem teşkilatının had safhayı Padişah ve Veziriazamdan sonra hadim edilmiş bir erkek olan Kızlar Ağası ya da öbür bir adı ile Harem Ağası idi. Bu bireyler Padişah ve veziriazamdan başka kimseden emir almazlardı. Bu şahısların genel olarak Mısır’da yetişmiş bir Arap olduğu bilinmektedir. Haremin daha iç bvefatlarında ise Haznedar Akılda adında bir harem abonesi kadın hakimiyeti ve yetkiyi elinde meblağdı.