Feodalite kelime anlamı olarak, Latince feodum timar sözcüğü ile taşınabilen kıymetli mülk mantığına gelen bir sözcükten türetilmiştir. Feodalite ilişkisi, bir cemiyette kendini hiyerarşik biçimde gösteren bir ilişkidir. Bir teşkilatlanış biçiminde baş gösterdiği için bu teşkilatlanış şeklinin de esasında hiyerarşik bir yapı taşıdığını söyleyebiliriz. Esasında ekonomilerin kendiliğindene yetebilmesi düşüncesi üzerine heyeti bu sistemde merkezi otorite gücü cılız, yerellik fikri ise güçlüdür.
Feodalite, feodalizm ya da feodal kumpas kendisini Roma İmparatorluğu’nun devrilmesinden sonra güçlü ve zengin yerel eforların kendi kumpaslarını kurmaları üzerine dayalı bir sistemdir. Özelliklerine yazının ilerleyen kısımlarında daha yakından bakacağımız Feodal Sistem’in ilk olarak nasıl ortaya çıktığına ve büyüdüğüne bakalım.
Feodal Sistemin Ortaya Çıkışı
Feodal sistem, ilk olarak Roma İmparatorluğu hudutları içerisinde kendini göstermeye başlamıştır. Bu sistemin kuvvetlenip tam istemi eline almasının en ehemmiyetli sebebi ise Roma İmparatorluğu’nun içinde bulunduğu ekonomik problemler olarak gösterilebilir. Bu noktada Roma İmparatorluğu’nun o yarıyıldaki ekonomik yapısına yakından bakmak doğru olacaktır.
Roma İmparatorluğu ekonomik kalkınmasını yaptığı fetihler neticeyi elde ettiği yeni fetih ödentilerinden ve yağma kazançlarından elde ediyordu. Zaman içerisinde eksilen ve duran fetihler ise Roma İmparatorluğunda mevcut güçlü ekonomik yapının sarsılmasına neden olmuştur. Bu vaziyete bir çözüm olarak ulusuna fazla derecede yüksek oranda ödentiler sunarak ayakta durmayı hedefleyen Roma İmparatorluğu tasarladığı neticenin aksine değişik bir neticeyle karşılaşmıştır. Artan ödentiler ekonomik vaziyeti zati iyi olmayan köylü kısmı zorlamış ve köylünün tarım ve hayvancılık gibi alanlarda çalışmalarını devam etmelerini güç gidişatta vazgeçmiştir.
Kentsel kesime tarım ve hayvancılık yaparak meyve ve yiyeceksel malzeme satan köylü kesim artık bu yapımı asıllaştıramayacak noktaya gelmiştir. Alım eforu çok eksilen ulus, takati köylerden kentlere göçte bulmuştur. Bu ekonomik yapının kendini bu biçimde yine tertip etmesi, Roma İmparatorluğu içerisinde toplu göçlerin yaşanmasına neden olmuştur. Bu gidişatın neden olduğu bir öteki netice ise Latifundiaların başka bir deyişle köle emeği ile çalışan tarımsal çalışanların güç vaziyete düşmesidir.
Kölelerin beslenmesi bile çok büyük bir gider haline döndüğü bu ekonomik kasvet yarıyılında bazı köle sahipleri kölelerini azad ederek bu giderden kurtulma yoluna gitmişlerdir. Bazı toprak sahipleri ise bu topraklarını kira karşılığı kölelere kiralayarak yeni bir uyum yolu elde etmeye çalışmışlardır. Bu gidişat ise, Roma topraklarında yeni bir sınıfın doğmasına neden olmuştur. Serfler de denilen bu grup esasında feodal yapıda üretici eforu elinde bulunduran sınıf olarak öğrenilir. Serfler kira vererek sahip oldukları toprakları işleyerek yapıma devam etmek zorundalardı, keza onlara verilen serbestlikler kısıtlı serbestliklerdi ve sahip oldukları toprakları işletmekle ve kira ödemekle yükümlüydüler.
Feodal Sistemin Yayılması
Roma İmparatorluğu’nun Cermen hamleleri neticeyi devrilmesi feodal sistemin kuvvetlenip dağılmasında yeniden büyük rol oynamıştır. Roma İmparatorluğunu istila edip bu topraklara yerleşen Cermen kraliyetler Roma İmparatorluğu yarıyılından değişik olarak merkezi otorite kurmadılar bunun yerine, kendi ekonomisini ve uyumunu sağlayabilen bir hayli minik kraliyetlerin sentezinden oluştular. Bu noktada feodal teriminin kullanımı ehemmiyetlidir. Zira kurulan bu minik kraliyetlerin her birine feodal beylikler denilmekteydi.
Bu feodal kumpasın büyüyerek öğrenilen feodal yapı halini alması neredeyse iki yüzyıl sürmüştür. Roma İmparatorluğunun yıkılmasından sonra 10. asra kadar süren büyümeler feodalitenin kendini geliştirerek biçimini kesintisiz değiştirmesine neden olmuştur.
10. asır sonunda oluşan yapıyı kısaca açıklamak gerekirse şu biçimde söylenebilir: oluşan serf sınıfı soyluların toprağını işlerken muhtemel istilalara karşı ise şövalyeler tarafından korunmuşlardır. Bu şövalyeler genel olarak Avrupa’yı istilalardan gözeten askeri sınıf idi ve yapımı asıllaştıran köylülerin gözetici soylularıydı. 9. ve 10. asırlarda Avrupa da kendini gösteren istilalar bu sistemin Avrupa’da daha geniş alanlarda uygulanırlığını çoğaldırmıştır. Bu sayede o yarıyılda Avrupa’da yaşanan göçebe istilaları da durdurulmayı muvaffak olmuş Avrupa’da güvenlik içinde imal sağlanmıştır.
Feodal kumpas ilk olarak Frank Karölenj İmparatorluğu üzerinde oluştuğu için feodalizmin kuruluş vatanı Fransa olarak gösterilmektedir. Feodalizim Britanya’ya gelmesi ise yeniden göçebe hamleleri neticeyi olmuştur. 1076 senesinde Britanya’yı istila eden Normanlar Fransa’dan getirdikleri Feodal sistemin İngiltere’de de surat göstermesini muvaffak olmuşlardır.
Daha sonra Britanya adasını bütün olarak ele geçiren Normanlar İngiltere topraklarında da bütün olarak bir feodal yapının kurulmasını sağlamışlardır. Burada Avrupa’nın öteki kesimlerinden değişik olarak feodal rejim kendiliğinden alttan yukarıya doğru değil, üstteki eforun yetkisi ile yukarıyadan alt doğru kurulmuştur. Eforu elinde bulunduran Normanlar’ın İngiltere’de bu biçimde feodal rejimi sağlamaları İngiltere’deki feodal rejimin öteki bölgelere göre daha sağlam ve uzun ömürlü olmasını sağlamıştır.
Avrupa’daki feodal rejim büyümelerine baktığımızda en son Almanya’da feodal rejimin dağıldığını söyleyebiliriz. 12. asırda Fransa’daki Frank Karölenj imparatorluğunun devrilmesinden sonra ufalayan grupların Almanya’ya yerleşmesi neticeyi burada da feodal rejim tesirini göstermeyi muvaffak olmuştur.
İspanya’ya baktığımızda ise kuzey kısımdaki Katalonya bölgesi dışında İspanya topraklarında feodal rejimin pek tesirinin görülmediği bilinmektedir. İspanya’da feodal rejimin kurulmasından evvel Arap hakimliğine girerek bu yapıyı oluşturmuştur.
Feodal Yapı Nasıl İşler?
Feodal yapının hiyerarşik bir yapı olduğunu yazının en başında zati söylemiştik. Peki, ne demek oluyor bu hiyerarşik yapı? Feodal kumpasta en üstte bir kral bulunur, kraldan sonra ise sırası ile güçlü soylular ve daha az güçlü soylular vardır en alt kısımı ise daha evvel de açıkladığımız serfler bulunmaktaydı. Bu hiyerarşik yapının en üst katmanını oluştursa da kralın eforları hudutludur ve mutlaki bir rejimden söz edilemez. Toprak sahibi zengin soyluların kralın karşısında eforlarının azımsanmayacak kadar çok olduğu bir çok kere görülmüştür. Bir misal vermek gerekirse 1215 yılında İngiliz Feodalitesi’nde zengin soylular kral Yurtsuz John’a Magna Carta’yı kabul ettirmişlerdir.
Feodal yapılarda soylular ve yapımı yapan köylüler arasında bir feodal sözleşme mevcuttur ve burada feodal beyler köylüleri gözeteceğini garanti ederken, köylüler de feodal beyler için imal yapacaklarını kabul etmiş olurlar. Burada gözeten-korunan ilişkisi vardır ve gözetene süzeren, korunana ise vassal denilmektedir.
Yalnızca ekonomik olarak değil askeri efor açısından da eforu elinde bulunduran feodal beyleri bu biçimde eforlarını uzun vakit gözetmişlerdi. Bu gidişat kral idaresinin de bir taraftan işine gelmekteydi zira merkezi bir askeri eforun oluşturulması kral için çok büyük bir ekonomik gider demekti. Bu gidişatta feodal beylerin kraldan fobisinin olması için hiçbir neden kalmamıştı.
Feodal kumpasın bulunduğu idarelerde zenginliğin miktarı topraktır. Bu aynı zamanda eforun da zenginlik gibi toprağı elinde bulunduran şahısların elinde olduğunu gösterir. Ancak bu gidişat bu beyliklerin dışa kapalı bir hale gelmesine neden olmuştur bunun bir neticeyi olarak da kraliyet olarak büyüme çok yavaş bir biçimde ilerlemiş ve hatta feodal yarıyılda bu cins büyümeler durma noktasına gelmiştir. Yalnızca kendi içerisinde imal ve ticaret yapan feodal beyler rekabet civarının oluşmasının önüne geçmiştir.
Feodal yapının tamamen sarsılarak devrilmesi de yeniden bu surattan olmuştur. Zaman içerisinde değişen bu ekonomik kumpas, rekabet ve teknolojik büyümeler feodal yapıların devrilmesinin önünü açmıştır.