Hayatının büyük bir çoğunluğunu cephelerde savaşarak ve yeni bir ülke yaratmaya çalışarak geçiren Mustafa Kemal Atatürk’ün, 1937 senesinin sonlarına doğru sıhhatinde bozulmalar olmaya başlamıştı. Halsizlik, bedeninin muhtelif yerlerinde kaşıntılar ve burun kanamaları baş gösteriyordu. 1938 senesinde Yalova’ya yaptığı bir gezi esnasında gidişatı oldukça ciddileşti ve rehabilitasyona başlandı. Rehabilitasyon pozitif netice verdi fakat Mustafa Kemal, seyahat programına ara vermeden devam ettiği için hastalık tekerrürden nüksetti. Hastalığa hala bir teşhis konmamıştı ve bitkinlikten olmuş olabileceği düşünülüyordu.
Hastalığına karşın yorucu programı devam ediyordu. Evvel Mersin ve Adana’ya giderek askeri tatbikatlar yaptırdı ve güneş altında durmaksızın çalışmaya devam etti. Ardından Ankara’ya dönüş yaptı. Daha sonra yarım kalan rehabilitasyonuna devam etmek için 26 Mayıs 1938 günü son kez Ankara’dan parçalayarak İstanbul’a gitti. Hekimler tarafından Mustafa Kemal’e hastalığının karaciğerle alakalı olduğu söylendi ve siroz hastalığı teşhisi kondu. Hekimler deniz havasının iyi geleceğini düşündükleri için İstanbul’da Savarona Yatı’nda bir vakit istirahat etti.
Bu tarihlerde Hatay sorunu da Atatürk’ün aklını çok meşgul ediyordu. Sorunu çözüme kavuşturmak için hastalığını önemsemeden çalışıyordu. 4 Temmuz 1938 günü Hatay Uyuşması’nın imza atılmasıyla Hatay sorunu çözüme kavuştu. Bu vaka Atatürk’ü çok sevindirdi ve moralini büyük oranda çoğaldırdı. Aynı esnada ülkenin öbür meseleleriyle de ilgilenmeye devam ediyordu. Bakanlar heyeti buluşmasına başkanlık etti ve ülkeye gelen Romanya kralıyla da bizzat görüştü.
Hala Savarona Yatı’nda istirahat etmekte olan Atatürk’ün gidişatı ciddiyetini çoğaldırınca Dolmabahçe Epilepsiyi’na gitti. Hastalığının ciddiyetinin farkında olan Atatürk, 5 Eylül 1938 günü bir vasiyetname hazırlayarak mirasının büyük bir çoğunluğunu Türk Dil Müesseseyi ve Türk Tarih Müesseseyi’na affetti. Atatürk’ün vasiyetnamesi şu biçimdeydi;
“Malik olduğum tam söylev ve pay bonolarıyla Çankaya’daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Millet Partisi’ne atideki koşullara terk ve vasiyet ediyorum:
1 Söylev ve pay tahvilleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır.
2 Her yılki gibi nemadan, nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları vakitçe, Makbule’ye ayda 1000, Afet’e 800, Sabiha Gökçen’e 600, Ülkü Adatepe’ye 200, Rukiye ve Nebile’ye 100’er lira verilecektir.
3 Sabiha Gökçen’e bir ev de alınabilecek, ayrıca para verilecektir.
4 Makbule’nin yaşadığı vakitçe Çankaya ‘da oturduğu ev de emrinde kalacaktır.
5 İsmet İnönü’nün evlatlarına yüksek tahsillerinin ikmal için gereksinimleri olan dayanak yapılacaktır.
6 Her yıl nemadan mütebaki ölçü yarı yarıya Türk Dil Kurumu ve TTK’ye tahsis edilecektir.”
Ekim ayının ortalarında hastalığının ciddiyeti daha da çoğalmaya başladı. Çok istemesine karşın 29 Ekim 1938’deki Cumhuriyet’in 15. seneyi için yapılan kutlamalara katılamadı. Kendisi katılamasa da Türk ordusuna gönderdiği “Başarıları ve mazisi insanlık tarihiyle başlayan, her zaman başarılarla birlikte uygarlık nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu! Türk vatanının ve Türklük camiasının şöhret ve şerefini, dâhili ve harici her türlü risklere karşı gözetmekten ibaret olan misyonunu, her an ifaya hazır ve amade olduğuna benim ve büyük halkımızın bütün bir inan ve emanetimiz vardır.” iletiyi yarıyılın başbakanı Celal Bayar tarafından okundu.
1 Kasım 1938’deki meclisin açılış merasimine de katılamadı. Hazırladığı metni yeniden başbakan Celal Bayar okudu. 8 Kasım 1938’de ise hastalığı daha da şiddetlendi. Atatürk’ün sıhhatiyle alakalı haberler çıkmaya başladı. Millet büyük bir yeis içinde Atatürk’deri gelecek haberleri bekliyordu. Fakat Atatürk’ün kurtarılması için yapılan seferberlikler netice vermedi. 10 Kasım 1938 Perşembe sabahı saat 09.05’te Türk ulusunun önderi Mustafa Kemal Atatürk hayata gözlerini yumdu. Atatürk’ün vefatı, hekimleri Neşet Ömer İrdelp, Mim Kemal Öke, Akil Muhtar Özden, Süreyya Serter, Nihad Reşat, Kamil Berk ve Abravaya Marmaralı tarafından yazılan “Reisicumhur Atatürk’ün umumi hallerindeki vehamet dün gece saat 24’te neşir edilen beyannameden sonra her an çoğalarak bugün 10 İkinci teşrin10 Kasım 1938 Perşembe sabahı saat dokuzu beş geçe büyük şefimiz derin koma içinde terki hayat etmişlerdir.” raporuyla onaylandı.
Vefatıyla Türk toplumunu derin bir yasa boğan Atatürk’ün tabutu 16 Kasım 1938’de Dolmabahçe Epilepsiyi’ndaki merasim salonuna konuldu. Silah dostlarının başında nöbet yakaladığı tabut üç gün süresince milletin ziyaretine sarih yakalandı. 19 Kasım’da cenaze namazı kılındıktan sonra cenazenin Ankara’ya nakli 20 Kasım’da reelleştirildi. Cenazeyi Ankara garında Atatürk’ün ölümüyle seçilen Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak başta olmak üzere tam devlet erkânı karşıladı. Ardından Atatürk’ün cenazesi Türkiye Büyük Halk Meclisi’nin önünde hazırlanan katafalka konuldu. Milletin ziyaretine açıldı ve cenazenin başında nöbetler yakalandı. 21 Kasım’da Atatürk’ün naaşı, yapılan merasimle geçici olarak Etnografya Müzesi’ne kaldırıldı. Ondan sonraki senelerde Atatürk’ün şöhretine layık bir mezar yapılması için harekete geçildi ve Anıtkabir’in inşasına başlandı. 10 Kasım 1938’den bütün beş sene sonra Anıtkabirin inşası bitirildi. 10 Kasım 1953’te Atatürk’ün cenazesi Anıtkabir’e getirilerek toprağa verildi.
Türk ulusunun önderi Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1953’deri beri Anıtkabir’de Şeref Koridorunda yer alan büyük lahitte uyumaktadır. Her sene 10 Kasım’da yüz binlerce ziyaretçi Atatürk’ün mezarını ziyaret etmektedir.